Yerinin değiştirileceğinden, yıkılacağından, gökdelenler dikileceğinden bahsediliyordu... Lafta değil, plan, projesi bile haber oldu... Merdiven yetişmemiş, havadan müdahale için helikopter yokmuş... Şimdi tüm bunları üst üste koyduğunuzda sabotaj ihtimali ön plana çıkıyor ama kanıt lazım. Kanıt olmadan birilerini suçlamak da yanlış... Aslında suçlu aramaya da gerek yok. Bulunsa bile "Kazara denilecek", ne kadar ceza alacak ki? Yeşilçamvari bir replik olacak ama "Hepimiz suçluyuz." El birliğiyle İstanbul'u yakıp yıkıyoruz.
SARAYIN ÜSTÜNE OTEL
Avrupalılar "İstanbul'un en büyük talihsizliği, Türklerin elinde olması" dediklerinde kızıyoruz ama bu söylem ne kadar ırkçılık koksa da özeleştiri yapıp hatalarımızı görmeliyiz. Haklısınız, görsek de bir şey değişmiyor... Bizans Sarayı'nın üstüne otel yapıldı! Bir sürü yalı yakıldı, yıkıldı, tarihi yapılar tek tek yok edildi. Eski dokusunu tamamen koruyan sokaklarımız yok denecek kadar az. Restorasyonu bile beceremedik, Bizans surlarını yeniden inşa edip alay konusu olduk! Müzelerdeki sanat eserlerinin bile doğru dürüst kaydı yok, bir sürü kayıp tablo var. Bunu ben değil, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay söylüyor... Sorun derin, yazmakla bitmez... Atalarımız tarih hazinelerimizi yabancılara hediye ederdi, şimdi torunları onları yeni rant alanları açmak adına yakıp yıkıyor... Evet, hepimizin suçu var. İstanbul'da kaçak katı olmayan yapı var mı? Hepimiz kıyısından köşesinden bu şehri talan ediyoruz. Türkiye'deki en büyük yolsuzluklar yerel yönetimlerde dönüyor ama ses çıkaran yok. Çünkü her gelen yeni yönetim, İstanbul'da rant peşinde koşmanın planlarını yapıyor. Ses çıkarsak da ne değişiyor ki? Beyoğlu'nda fazladan kat çıkılan Demirören Plaza da haber oldu...
HERKES RANT PEŞİNDE
Sağcısı, solcusu, muhafazakarı, laiki fark etmiyor... Her yerel yönetimde yolsuzluk var... Yazmak da fayda etmiyor, dalga geçiyorlar basınla, herkesle. Hatırlayın Gökkafes'in yıkılmaması için yapılan rezillikleri... Başka belediyeye bağlandı, var mı ötesi! Haydarpaşa Garı'nda da aynı film sahnelenecek... Önce hep birlikte kızacağız, sonra da unutacağız. Büyük ihtimalle "Burası adam olmaz" denilecek ve yerine yeni binalar dikilecek. Unutmak, vurdumduymazlık... İstanbul trafiğinde her gün iki saat geçirmeye koyun gibi alışmak ve söylenmekten başka bir şey yapmamak gibi bir şey bu! En kötüsü de... Bu satırları yazmanın hem beni hem de sizi mutsuz etmenin dışında bir işe yaramaması...