Geçen yılların aksine bu yıl, Uluslararası Antalya Film Festivali'nde hiçbir salondan mutsuz ve sıkıntılı ayrılmadım. Bu sezon, ilk filmini yaparken biz izleyicileri kobay faresi gibi kullanıp travmatik rahatsızlıklarını üzerimizde gidermeye çalışan kompleksli yönetmenlerin işkencesine de maruz kalmadım. Yerli, yabancı her filmi sevdim, büyük keyif aldım. Bu özenli seçki için festival komitesini yürekten kutluyorum.
Bu yıl takdir ettiğim uygulamalardan biri de, daha önceki yıllarda gölgede kalan, kimsenin salonuna uğramadığı kısa filmlerin, uluslararası yarışma filmlerinin önüne konulması. Hatta pek çok averaj sinema izleyicisi kısa film diye bir şeyin varlığından bu sayede haberdar oldu. İçlerinde 'Dağınık Yatak' gibi kimsenin bir şey anlamadığı, bitiminde herkesin şaşkın şaşkın 'Eee ne oldu şimdi?' diye birbirine bakakaldığı tuhaf yapımlar olmasına rağmen seyirciyi yüreğinden yakalayanlara da rastladım. Tıpkı Zeynep Koçak'ın 'Tik Tak'ı gibi. Zaten kısa film yönetmenlerine büyük saygı duyarım. 10 dakikaya duygu, düşünce, mesaj sığdırıp bunu sinema diline sadık kalarak izleyiciye aktarmak kolay iş değildir çünkü. İyi bir kısa film çekenin; daha sonra çok daha iyi bir uzun metraj film yönetmeni, yapımcısı, senaristi, kurgucusu olacağına inanırım. Zeynep Koçak, sadece dokuz dakika içinde yaşlı bir animasyon karakterinin kocaman yalnızlığını kitaplar dolusu yazı ya da makaralar dolusu görüntü ile zor anlatılacak bir vuruculukla perdeye taşımış. İşte ben buna 'iyi sinemacılık' derim.
Bu arada her gösterim öncesinde perdeye yansıtılan festivalin tanıtım filmi de çok etkileyici. Ben ilk kez her gösterildiğinde alkışlanan bir tanıtım filmine rastlıyorum. Başta görüntü yönetmeni Feza Çaldıran olmak üzere emeği geçen herkesin eline sağlık.
Festivalin en büyük ilgi gören galası ise hem ulusal, hem uluslararası kategoride mücadele eden 'Rüzgarın Hatıraları' oldu. AKM'deki Aspendos Salonu doldu taştı. Özcan Alper'in dönem filmi, günümüzün göçmen dramına atıfta bulunup 'Boğulanlara, kurtulanlara ve mezarı olmayanlara saygıyla' cümlesiyle biterken, muhteşem görüntüleri ve Onur Saylak'ın rafine oyunculuğuyla da damaklarda harika bir tat bıraktı.
Ve biraz da latife: Ulusal film jürisi başkanı Ömer Vargı'nın gözü rahatsız. Festival Direktörü Elif Dağdeviren ise bacağındaki sakatlık nedeniyle pek çok sunuma koltuk değneği ile geliyor. Diyeceğim o ki; festival kör-topal gitmesine rağmen, şahane ilerliyor.