Sen benim ne giyeceğime, şortuma, eteğime, dekolteme... Ne zaman ne yiyeceğime, içeceğime... Sen benim kimi seveceğime, sevgilime nerede sarılacağıma... Sen benim kiminle evleneceğime... Sen benim çalışıp çalışmayacağıma, çalışırsam hangi işin bana uygun olduğuna... Sen benim gece sokakta yürümeme... Sen benim gezeceğim, göreceğim yerlere...
Sen benim ormanda dolaşmama, parkta spor yapmama, taytıma... Sen benim söyleyeceğim söze, yürüyeceğim yola, düşüncelerime, hayatı yaşama biçimime karışamazsın, anlıyor musun!
Eyyy sen! Kadını ikinci sınıf vatandaş gören sapık, cahil, arsız, bencil, sığ kafalı, saldırgan, tacizci, kendine hakim olamayan, ezik, özgüvensiz, insan müsveddesi!
Kadını aşağılayarak, onun ahlak bekçiliğini yaparak kendini adam zanneden erkek dünyası! Sen benim en doğal hakkım olan özgürlüğümü elimden alamazsın.
Bir kadın olarak, sonuna kadar senin gibi kokuşmuş zihniyetlerle savaşacağım. Eteğimi, şortumu giyeceğim, merak edeceğim, keşfedeceğim, canımın istediği saatte sokaklarda yürüyeceğim, kalbimin sesinin götürdüğü istikamete gideceğim, hatta koşacağım, anlıyor musun?
Minibüste şort giydiği için üniversiteli genç kızımız Asena Melisa Sağlam'ı taciz eden, tokatlayan korkak sapık, alçak herif Ercan Kızılateş, bu eylemi tüm kadınlara yapmıştır.
Orada bulunup sesini çıkarmayan vicdanını kaybetmişlere diyecek sözüm yok. Onlar laftan sözden anlamaz besbelli. Yazık!
Peki ne oldu? O sapık, vergi suçundan hapse atıldı. Kadına şiddetten, bir insanın özgürlüğünü elinden almaya çalışmasından değil; vergi suçundan.
İşte bu pislikler cezasız kalmadıkça, biz daha çok olay görürüz. Oysa cezanın en ağırı verilmeli bunlara. Çünkü kimse kimsenin yaşam hakkına saldıramaz. Kimse kimsenin nasıl yaşayacağını söyleyemez. Genç kızlarımızı, kadınlarımızı sindirmeye çalışmak ne demek?
Bu adam sadece vergi cezasıyla mı yatacak içeride? Bir genç kızın canının, özgürlüğüne yapılan bu alçak saldırının, sarsılan psikolojisinin, kadınların içine salınan korkuların; vergi kadar değeri yok mu?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Dr. Fatma Betül Sayan Kaya, bu işe dört elle sarılmalı. O bizim sesimiz; 'Artık yeter!' demeli. Kadına şiddetin, tacizin, dayağın, haksızlıkların cezası; en büyük ceza olmalı.
Cezalar büyük olmadıkça bu sapıklar korkmayacak ve devam edecekler. Hadi artık, bıçak kemiğe dayandı. Bugün Asena'ya, yarın sana, bana, hepimize...