Madem hafta sonu geldi, madem düğünler, davetler, kınalar, doğum günleri bitmek bilmiyor; yazarınız size yardıma geldi canlar!
Malum koşa koşa, ayıla bayıla gittiğimiz düğün, doğum günü ve benzeri aktiviteler, yılda üçü-beşi geçmez. O bile fazla aslında ya...
Genellikte mecburiyetten, ayıp olmasın diye, icabından, kırmamak adına katılırız böyle etkinliklere. Yani benim çevremde gözlemlediğim bu. Ya en yakın arkadaşlarından olacak ya da akrabalarından... Ancak o zaman böyle bir duruma zevkle dahil olmak istiyor insan. Çünkü çoğu düğün, doğum günü ve davet sıkıcı. Topukluyla ayakta durmaya çalışmak ayrı dert, kılık kıyafet ayrı dert, konuşacak insan bulmak ayrı dert, kıyafetine bakıp dedikodunu yapanlar ayrı dert... Uykun gelir, doymazsın, ayakta kalırsın, yanına düşen ya çok konuşur ya da ağzını bıçak açmaz... Biliyorsunuz siz, yaşadınız eminim.
Peki bu düğün ve davetlerden en kısa sürede nasıl kaçılır? Ben bu işin kitabını yazarım arkadaş! Bakın size birkaç ipucu vereceğim.
Mecbur kaldınız ve artık oradasınız değil mi?
1. Hemen büyük bir neşeyle davet sahibinin yanına gidin, sarılın, öpün, tebrik edin.
2. Hayır, sandalye gibi kenarda durmak yok; en görünür yerde durun, gelene geçene 'Merhaba' deyip kendinizi gösterin.
3. Her davette kamerayla çekim yapılır, bunu unutmayın. Müzik mi başladı, dans zamanı mı? Sakın geri durmayın, atın kendinizi piste. Gelinle en ortada dans edin; döktürün diyorum, döktürün! O kaydı her izlediklerinde, en iyi davetli olarak görüneceksin.
4. Ona buna kadeh kaldırın, kahkahalar atın, hafızalara girin.
5. Tabii ki sosyal medyayı dibine kadar kullanın. Instagram, Snapchat, Instasnap; ne bulursanız çekin fotoğrafını, etiketleyin davet sahibini, koyun konumunuzu.
Bu dediklerimi yapar yapmaz kimseye çaktırmadan olay mahallinden uzaklaşabilirsiniz. Ertesi gün de iki-üç çenesi düşük arkadaşa nasıl eğlendiğinizi, düğünün ne güzel geçtiğini anlatırsınız, olur biter.
Hadi kolay gelsin.