Bana bir masal anlat... Yok yok anlatma. En iyisi şu şehrin telaşından, baskısından, mecburiyetlerinden kaçalım da biz masal olalım. O zaman ilk hedefimiz Şirince...
Aslında her şey bir gece evde oturmuş, cep telefonumla sosyal medya turu yaparken Instagram'da takip ettiğim, Türkiye'yi karış karış gezen, nefis kahvaltı sofralarını bir bir bulup paylaşan Gezerkenöğrenen'in bir paylaşımına denk gelmemle başladı.
'Bahar geldi, ne duruyorsunuz!
Şirince'de önümüzdeki hafta sonu Nişanyan Otel'de masal ve cam altı atölyesi var. Şirince'nin nefis sokakları, büyülü atmosferi var, çıkın gelin' diyordu.
Bir de fotoğraf koymuş ki, 'Allah'ım al beni şu koltuktan, oraya ışınla' dedim içimden.
Sonra İdilika'yı arayıp "Gitsek mi?" diye sordum. İdilika da "Durduğumuz kabahat" çekti.
İLLE DE DÜZDAĞ TOSTÇUSU
Geçen cuma sabahı iki kız artı benim bebekler Mini ve Diva ile arabaya atladık, yola çıktık. Burada hemen belirtmek isterim ki, Osmangazi Köprüsü bir efsane. Alkışlar, alkışlar... Rumelihisarı'ndan Bursa'ya 1.5 saatte gittik ve gözlerimize inanamadık.
Efendim, arabayla Şirince'ye gideceklere tavsiye: Yola gün doğarken çıkarlarsa trafiğe kalmaz, misss gibi Osmangazi Köprüsü'nü takiben, İzmir- Aydın otobanı, oradan Selçuk derken, öğle yemeklerini Şirince'de yiyebilirler.
Biz tabii ki ilk molamızı Susurluk'ta verdik. Geçen yıl keşfetmiştik; artık Susurluk'tan her geçişimizde olmazsa olmazımız Düzdağ Tostçusu. Nerede?
YASA'yı bilirsiniz; onun hemen yan sokağında...
Mahallenin tostçusu ama ne tostçu! Pat diye çocukluğuna götürüyor insanı.
Salçalı, kıtır kıtır kızarmış ekmeği, sucukları ve kaşarıyla zirvede.
Şirince'ye girmeden önce adet yerini bulsun, dileksiz tatile başlamayalım diyerek Meryem Ana'ya çıktık. Meryem Ana ilk kez bomboştu. Oradan doğruca Şirince'ye... Hava 20 derece desem, tişörtle gezdik desem, üşüyen okurlar bana bozulur mu?
EVLER, AĞAÇLAR, KUŞLAR...
Şirince'deki adresimiz olan Nişanyan Otel'in sahibi Müjde Tönbekici bizi kapıda elinde sepetle karşıladı. İçinde ne mi var? Köy yumurtaları, köy peyniri, ev reçelleri, taze ekmekler...
Dedim bizim diyet gitti! Amaaaan gitsin, önemli olan niyet canım.
Bir gece iki gün kaldık Şirince'de. Ah o evler, o mutfaklar, teraslar, perdeler, o sabahlar, kuşlar, çiçekler, ağaçlar...
İşte masal, biz de onun kahramanları... Öyle büyülü, özenli, kendine has, farklı ve özel bir köy ki... Ayakkabıları çıkarıp toprağa-çime basmak gibi, dert ettiğin her şey geride kalmış gibi, mutlu bir çocukmuşsun gibi, başka bir âleme ışınlanmışsın gibi...
Haaa kendine eğlence arayanlar Şirince'ye hiç uğramasın.
Burada yürüyüşler yapılır, kitap okunur, güzel sohbetler edilir, uzun uzun yemek yenir, saatlerce manzaraya bakılır, Matematik Köyü gezilir, sokaklarda fotoğraf çekilir, teyzelerle iki çift laf edilir, kumda kahve içilir.
En önemlisi dinginleşilir, yenilenilir... Sonra da gökten üç elma düşer; biri senin, biri Şirince'nin, diğeri de umutlarının başına.