Tatilde nüfusu 1 milyona ulaşan Bodrum'da trafikte bunalan Bodrumlu bir vatandaş çektiği videoda yöresel şivesiyle şöyle isyan etti:
"Bu insanla nere gidipduru. Bu Bodrum'da ne var ne yok söyleyiverin. Hep 34, 06, 27 plakalı araçlara! Bizim bilmediğimiz bişe mi var akıdeşler anlamadım ya. Çayı bedava mı veripdurula bu Bodrum'da. Evinizde oturugosenize."
Turistik beldelerdeki esnaf, otel ve işletme sahipleri pandemi yasaklarından kötü etkilenmişti, yerli-yabancı turist hiç yoktu. İşte size turist! Ege ve Akdeniz'de dağ, taş insan doldu!
Bayram tatilinin dokuz güne çıkarılmasının da etkisiyle vatandaş soluğu Ege ve Akdeniz sahillerinde aldı. Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye, Kuşadası, Bozcaada ve Antalya'nın gözde ilçelerinde otellerde boş yatak kalmadı. Bazı belediye başkanları "Yer kalmadı, ne olur gelmeyin" diye yalvarıyor! Yollarda uzun araç kuyrukları oluştu, sokaklarda adım atacak yer yok. Bazı insanlar kumsallarda konaklıyor. Pandemi boyunca sürekli devletten destek bekleyen turizm işletmelerinin sonunda yüzü güldü galiba.
Bir de memleketine, Karadeniz'deki, Anadolu'daki köyüne gidenler var. Ülkede daha önce hiç görülmemiş bir tatil çılgınlığı yaşanıyor!
Turistik yerlerdeki kalabalıkla ilgili haberlerin yorumlarına baktım. "Millette para var", "Bu nasıl ekonomik kriz, otellerde boş oda yok" gibi yorum yapanlar vardı.
Tatile çıkmak elbette zenginlik göstergesi değildir. İnsanlar kenara biraz para koyup bir hafta dahi olsa tatil yapma ihtiyacı duyar. Bence pandemi yasaklarından bunalan insanlar normalleşmeden sonraki ilk bayramda büyük şehirlerden kaçtı. Birçok insan, gücü yettiği, bütçesi elverdiği ölçüde tatilini yapıyor. Bu da ekonomi adına güzel bir gelişme galiba. Tabii tatilin bir de dönüşü var! Delta virüslü bir dönüş!
KILIÇDAROĞLU'NUN FAVORİLERİ!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ODTÜ'lü öğrencilerin sorularını yanıtlarken girdiği sözlü sınavıyla ilgili bir anısını anlattı:
"Hesap uzmanlığı sınavını kazandım, sözlü sınava gireceğiz. O zaman solcular favorilerini uzun yaparlardı. Arkadaşım dedi ki, 'Sen sözlü sınava gireceksin, favorilerin uzun. Git tıraş ol, en azından sosyal demokrat olduğun anlaşılmaz.' Bu arada hep sosyal demokrat oldum. Berbere gittim tıraş oluyorum. 'Niye tıraş oluyorsun?' dedi berber.
Dedim, 'Sınava gireceğim.' 'Abi, bu favoriler zaten formüldür. İyi ki tıraş oldun' dedi" Demek ki, o dönem Kılıçdaroğlu, solcu favorisi bırakmasına rağmen solcu değildi. Zaten kendisi de "Hep sosyal demokrattım" diyor. Ve mülakatı geçmek için de hiç düşünmeden favorilerini kestiriyor!
Özetle Kılıçdaroğlu 'Durum ve şartlar neyse, rüzgâr nereden eserse ona göre vaziyet alırım' diyor. Yani dik durup ben favorilerimi kestirmem, ideolojimden ödün vermem arkadaş diyememiş ve bunu da keyifle anlatıyor.
FUTBOL DEĞİŞSİN Mİ?
FIFA, futbol oyunu kökten değiştirebilecek beş yeni kuralı genç kategorilerde denemeye aldı.
45 dakikalık devreleri 30'ar dakikaya düşürme deneniyor.
Basketbolda uygulanan, topun durması durumunda sürenin de durması planlanıyor.
Oyuncu değişikliğinin, basketboldaki gibi sınırsız duruma getirilmesi tartışılıyor.
Taç atışlarının da artık ayakla yapılması deneniyor.
Buz Hokeyi'ndeki 'geçici ceza' futbola uydurulmaya çalışılıyor. Sarı kart gören oyuncunun, 5 dakika oyun dışında kaldıktan sonra oyuna geri dönmesi planlanıyor.
Top dışarı çıkınca sürenin durdurulması iyi fikir. Örneğin Süper Lig'de topun sahada kalma süresi ortalama 54 dakika. Bu kural bizde çok işe yarar. Böylece oyundan vakit çalmak için yere yatmalar ortadan kalkar.
Öte yandan 60 dakikalık bir maçta ilk golü atan takım hemen kalenin önüne otobüsü çeker!
Sınırsız oyuncu değişikliği ise futbolun ruhuna ters. Beş değişiklik yeter de artar bile!
Tacın ayakla kullanılması topun daha çok sahada kalmasını sağlar ama her taç atışı duran top tehlikesi yaratır! Bazı takımlar sadece duran toptan gol arar!
Sarı kart görenin 5 dakika oyun dışı kalması yerine beş faul yapanın kırmızı kart görmesi oyunu daha keyifli yapar bence.
Asıl şuna karar vermeliyiz; futbol adil bir oyun olsun mu, olmasın mı? Bazen hak etmeyen, oyunu çirkinleştiren 'kötü adamlar' maç kazanıyor. Ya da 90 dakika defans yapan bir takım şansa gol bulup maçı kazanıyor. Aslında futbolda tıpkı hayattaki gibi adalet olmadığı için bu oyun büyük ilgi görüyor, zevkle izleniyor!
GEMİCİ Mİ, GEMİ İNSANI MI?
Mehtap Karatepe, 150 metrelik yabancı bandıralı bir şilepte erkek meslektaşlarıyla ter dökerken gemici cüzdanında 'Gemi adamı' yazmasını kafaya takmış ve mevzuatın değişmesi için CİMER'e başvuru yapmış. Karatepe'in itirazı haklı bulunmuş. Artık cüzdanlarda gemi adamı değil 'gemi insanı' yazacak.
Önce şuna karar verelim; 'adam' cinsiyetçi bir kelime mi, yoksa sonradan cinsiyetçi anlam mı yüklendi? Çünkü Türkçe'de çoğu yerde 'adam', 'insan' anlamında kullanılıyor. Bazen de 'gemi adamı' örneğinde olduğu gibi gereksiz yere cinsiyetçi kullanılıyor.
Türkçe çok esnek bir dil. Her cinsiyetçi tabir için 'insan' kelimesi kullanmak yerine, halkın nasıl kullandığına bakmalıyız. Halkın kullandığı gibi "gemici" ya da "denizci" denseydi daha iyi olurdu.
YENİ TELEFON ALDIRMAK İÇİN Mİ?
İspanya Tüketici Koruma Derneği, Apple'ın iPhone XS, iPhone 8, iPhone 11 ve iPhone 12 gibi modelleri yapay olarak yavaşlatmaya devam ettiğini açıkladı. İddialara göre şirket, iOS 14.5, iOS 14.5.1 ve iOS 14.6'da yavaşlatma uygulamasına geri döndü ve böylece söz konusu modellerde piller yüzde 20-30 oranında daha az dayanıyor. Apple ise performans düşüşü hakkında daha fazla ayrıntı isteyerek, diyaloğa açık olduğunu ve tüketicilerin yaşadığı bu sorunu telafi etme yolları aradığını açıkladı.
Kendimden bir örnek vereyim; telefonun bataryasında sorun vardı. Apple'ın yetkili servisine gittim, kamerada küçük bir çizik olduğu için tamir etmeyi kabul etmediler. Ben de firmanın beni yeni telefon almaya yönelttiğini hissettim. Yetkili olmayan bir tamircide bataryayı değiştirdim.
Sadece Apple değil, başka bazı markalar da tüketiciyi sürekli yeni telefon almaya zorluyor. Sağlam, bataryası yıllarca gidecek telefon üretseler, yeni modelleri nasıl satacaklar değil mi?