Sinema piyasasında gizli bir görev dağılımı var gibi...
BKM güldürüyor, Avşar Film ağlatıyor...
Babam ve Oğlum'dan sonra bu yıl da memleketin rutubet oranını Benim Dünyam ile artırmayı başaran sevgili Şükrü Avşar, bu kez bol 'Yeşilçam soslu' bir film yapmış: Kızım İçin... Ancak filmin galasında ağlamaya şartlanmış onca 'gönüllü' varken, kimsenin çantasından mendil filan çıkardığını görmedim.
Tabii ki duygusal bir filmin başarı oranını, gözden süzülen damla adediyle ölçecek değilim ama filmin draması, insanı bir türlü sarıp sarmalayamıyor.
1-0 GALİP BAŞLAMIŞKEN...
Aslında babasını tanıyamadan büyüyen bir kız ile evladının çocukluğunu ıskalayıp gençliğine yetişmeye çalışan bir babanın hikayesi doğal olarak hüzün barındırır. Ama bu hüzün yeterince seyirciye geçmiyor.
Sanırım 'Ağdalı film yapmayalım' kaygısıyla bu kez de 'duygu'nun üzerine basıp geçilmiş. Oysa içinden dram geçen filmlerde senaryoyu yazan ile yönetenin aynı kişi olması büyük avantajdır.
Hakan Haksun 1-0 önde başladığı maçta sanki beraberliğe razı olmuş gibi.
Film, genç oyuncu Eda Ece'ye iki numara büyük gelirken, Yetkin Dikinciler'e de yine iki numara dar gelmiş. Eda'nın önünde 'oyuncu' olarak anılması için daha uzun ve yorucu bir yol olduğunu düşünüyorum.
Filmin benim için 'teselli' armağanı ise sürpriz finaliydi. Her ne kadar filmi dikkatli izleyenler bu finali azıcık tahmin edecek olsalar da, yıllardır klasik sonlarla avutulan benim gibi sinemaseverler için bu final 'hediye' gibiydi.
DİKİNCİLER'E ALKIŞ
Filmden çıktığımda beynimden ilk geçen cümle ise 'Yetkin Dikinciler'e yazık olmuş' oldu... Bu kadar yetenekli, bu denli işini ciddiye alan, canlandırdığı her karakterde sağlam temelinin üzerine bir kat daha çıkan Dikinciler, 'yılın projesi' olarak anılacak prodüksiyonları hak ediyor.