30'unda iş güç sahibi olduktan sonra, anne ve baba "Hadi oğlum (ya da kızım) evlen artık yaşın geçiyor" der. Evlenir çoluk çocuğa karışır. Ödenecek faturalar, okutulacak çocuklar vardır artık. 30'lu yaşlar daha çok para kazanma telaşıyla geçer. 40'a gelindiğinde üniversitedeki solcu eylemler, 'gençlik heyecanı' olarak görülür.
50'sinde andropoz tehlikesi belirir. Çoğu erkek 'azgın teke' olup çıkar. Çocuklara ise şu nasihat verilir: "Aman oğlum-kızım anarşistlere uymayın ve dersinizi çalışın; karın doyurmaz bu eylemler."
60'ında ise öbür dünyaya yatırım yapılır, din hatırlanır! Üniversiteli eylemci gençlere de nefretle bakılır! Tabii ki istisnalar yani son nefesine kadar dünyayı değiştirmeye çalışanlar da vardır.
Ancak genel itibariyle hayatın döngüsü budur. Sistemin çarklarının etkisiyle 'dünyayı değiştirmek lazım' diyenler, sonunda 'dünya böyle kalsın iyidir'e döner.
İŞTE SİZE REKTÖR FARKI
Başlığa çıkardığım söz kime ait olabilir sizce?
50'sinde hâlâ solcu kalabilmiş ya da gençlere hep hoşgörüyle yaklaşabilme erdemine sahip birine ait olabilir mesela... Bu açıklamayı yapan insan aynı zamanda bir rektör! Bu rektör, 'terör örgütüne üye olmakla' suçlanan öğrencisinin mahkemesinde yaptı bu açıklamayı!
Fransa'dan, öğrenci değişim programı kapsamında Anadolu Üniversitesi'nde eğitimini tamamlamak için geçtiğimiz yıl Eskişehir'e gelen Sevil Sevimli, birkaç gün önce hakim karşısına çıktı.
Suçu, 'Grup Yorum' konserine ve 1 Mayıs mitingine katılmaktı. Örgüt üyesi olma şüphesiyle yurt dışına çıkışı hâlâ yasak!
"20'sinde bir genç dünyayı değiştirmek ister" diyen insan da, Sevimli'nin Fransa'dan Lyon 2 Üniversitesi'nden rektörü Jean Luc Mayaud.
Mayaud ayrıca "Biz Sevil'in Fransa'ya dönmesine destek için buradayız. Dönemezse Aralık ayındaki sınavları kaçıracak" demiş.
Tabii ki, bizim rektörler cesaret edemez buna, genelde biber gazı sıkılsın emrini verirler!