Savaş ne çağrıştırır: Strateji, taktik, liderlik, hücum, siper, zırh, miğfer, ok, kalkan, karargâh, emir, alt, üst, er, subay, general, komutan, füze, top, denizaltı, tank, tüfek, namlu, anlaşma, sürer gider... Savaş, savaşmak insanın ortaya çıkışından beri var oldu, değişti, gelişti, büyüdü. Ama sonuçta ölüm, yıkım, yok etme üzerine kurulu bir şeyden söz ediyoruz. Öte yandan paradoksal bir şekilde teknolojiyi, ticareti ve toplumlar arası iş birliğini de geliştiren ilerleten de savaşlar oldu. İlkin Başar Özal, verimli ve çalışkan bir akademisyen. Neredeyse her yıl yeni bir çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Bu kez de hacimli bir kitapla karşımızda: Muharebelerle Kısa Dünya Tarihi. Emek ve sabır isteyen, çok okumayı, arşivlerde uzun zaman geçirmeyi gerektiren bir konu olmasının yanı sıra tüm bunları anlaşılır bir şekilde özetlemek kolay iş değil. Üniversitede Uygarlık Tarihi ve Dünyayı Değiştiren Muharebeler dersleri veren İlkin Başar Hoca, bu konuda kitap yazmanın zorluğunu çok iyi bildiğini söylüyor. Ancak, önceki kitaplarında olduğu gibi büyük meseleleri özümseyip anlatmakta usta bir isim ve hakkını da veriyor. Kısa 1. Dünya Savaşı Tarihi, Kısa 2. Dünya Savaşı Tarihi, İstihbaratın Kısa Tarihi: Gölge Oyunu, Kısa Soğuk Savaş Tarihi kitaplarında iki büyük dünya savaşıyla, gizli servislerin mücadelesini yazmıştı. Bu kez de insanın yerleşik düzene geçtikten sonra düzenli ordular kurmasıyla başlayan savaşlarını anlatıyor. Kılıç, Barut ve Tüfek başlıkları altında 154 savaş ele alınıyor. M.Ö. 1274 Kadeş Muharebesi ile başlayan kronolojik sıralama yakın tarihimizin kapsamlı savaşı sayılabilecek 2003'teki Irak'la bitiyor. Ansiklopedik bilgilerle ya da internette araştırmayla ulaşılabilecek bir kaynakça gibi görülebilir, ancak öyle değil. İlkin Başar Özal, bir gazeteci gibi 5N1K ilkesini uyguluyor. Ne, nerede, neden, nasıl, ne zaman ve kim soruları cevaplanıyor. Her bir savaşın sebebi, kullanılan teknoloji, o coğrafyadaki gelişmeler, tarihin önemli anlarının vurgulanması ve bence en önemlisi sonuçların değerlendirilmesi kitabı değerli kılıyor. Mısır ordularının başındaki II. Ramses, Hitit Kralı Mütavalli, Roma Cermen İmparatoru Barbarossa, Selçuklu hükümdarı Alp Arslan, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed, Fransa Kralı Napolyon, Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı Mustafa Kemal, ABD Başkanı Bush... Kartaca, Roma, Hun, Çin, Arap, Bizans ve Sasani orduları... Birbirini tetikleyen icatlar, teknolojideki atılımlar, sanayiye yapılan yatırımlar, hâlâ en büyük giderleri oluşturan devasa savunma bütçelerinin tek amacı var: Havada, karada ve denizde üstünlük sağlamak. Kitabın son cümlesi yüzlerce asır geçmesine rağmen savaşın acımasız gerçeğini yüzümüze vuruyor: Sanayinin ve teknolojinin gittikçe daha karmaşık silahlar üretmedeki kudretine rağmen, hiçbir ilerleme şu gerçeği durdurmuyor: Savaşta insanlar öldürür ve öldürülürler.
İLK KEZ ORTAYA ÇIKAN HATIRA
Milli Mücadele'nin tanıklarından biri doktor Muzaffer Alatur. İlk kez ortaya çıkan anıları önemli bir belge niteliğinde. Alatur, günlüğünde birebir olayları aktarmanın yanı sıra yorumlar, saptamalar da yapıyor. Ölümünden sonra 1972'de kız kardeşi Hüsniye Hanım'ın İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Müzesi'ne bağışlanan hatıraların hakları Timaş Yayınları tarafından satın alınıyor. Bu değerli eseri tarihçi Dr. Selim Ahmetoğlu yayına hazırlıyor. 1. Dünya Savaşı'nda dört yıl askerlik yapan Alatur, Mondros Mütarekesi'nden sonra terhis olup İstanbul'a gelir. İşgal altındaki başkentteki duruma dayanamayarak tayinini ister. Denizli'nin Tavas ilçesine hükümet tabipliğine atanır. Alatur'un 27 Mart 1919'da yazmaya başladığı anıları başlarda Tavas'taki halkın gündemlik yaşamına ilişkindir. Tabip Alatur'un günlüğü daha sonra Yunanlılar'ın işgaliyle yaşanan acılara, Rumlar'ın ve başıboş çetelerin halka verdiği zulümlere eğiliyor. 1920'de yine askere alınan Muzaffer Bey'i, Milli Mücadele saflarında görüyoruz. Tarihe ışık tutan günlüklerde döneme ilişkin önemli tespitler var.
ÖFKELİ VE YILMAZ BİR PAŞA: ALİ İHSAN SÂBİS
Gazetemizin yazarı tarihçi Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun yayına hazırladığı Ali İhsan Sâbis Paşa'nın Milli Mücadele Hatıraları ilginç bir şahsiyeti tanıtıyor. Osmanlı'nın parlak askerlerinden biri olarak iyi eğitim görmüş biri Ali İhsan Paşa. Paşa'nın en büyük sorunu ise iletişim. Nitekim kitabı okudukça zaman zaman eleştiriyi aşıp, öfke giderek nefret haline gelen sözlerle karşılaşılıyor. Erhan Afyoncu da karakterindeki zorluğu; "Kendini antipatik hale getirmişti" diyerek belirtiyor. Ali İhsan Paşa'nın hedefindeki isim Osmanlı döneminden başlayarak, Milli Mücadele yılları, daha sonra Cumhuriyet döneminde hep İsmet İnönü olmuş. Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşı olan Ali İhsan Paşa'nın önemli görevlere geldiğini, birçok kararda dahli olduğunu da görüyoruz. Sonrası ise tarihin bir cilvesi, savrulmalar, öfkeler, kızgınlıklar, belki de haksızlıklar. Ancak net bir şey var ki, tarihi bir sopa gibi kullanamayız, ders çıkarmalıyız.