Eski AB Bakanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili olarak, "Maalesef çok ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. 40 yıldır aramıza sinmiş olan bu örgütü temizlemeden bizim geleceğe güvenle bakmamız mümkün değil. Onun için ne pahasına olursa olsun bu temizliği yapmamız lazım." dedi.
Bozkır, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) tarafından Antalya'da bir otelde düzenlenen toplantıda, "15 Temmuz Darbe Teşebbüsü Sonrasında Türkiye'nin Dış Politikasında ve AB ile İlişkilerinde Gelişmeler" başlıklı bir konuşma yaptı ve katılımcıların sorularını yanıtladı.
Ömrü boyunca 8 askeri darbe veya muhtıra gördüğünü, fakat ömründe 15 Temmuz'a benzer bir darbe teşebbüsüyle karşılaşmadığını anlatan Bozkır, 15 Temmuz'un çok haince planlanmış bir darbe teşebbüsü olduğunu vurguladı. 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunanların hiçbirinin elinde Türk bayrağı olmadığına dikkati çeken Bozkır, "Sokağa çıkanların ise hepsinin ellerinde bayrak vardı, bu çok önemli bir husus. Ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanını ele geçirmek için darbe yapıyorsunuz, bayrak olmayınca, ülke sevme, vatan sevme kavramlarından uzaklaşıyorsun." diye konuştu.
GÜÇLENEN TÜRKİYE'NİN ÖNÜ KESİLMEYE ÇALIŞILIYOR
Güçlenen Türkiye'nin, civarındaki olaylarla ilgili olarak eskiden beri sürdürdüğü, "ben karışmayayım, etrafımdaki mekanizmalar çözsün"den, "bölgemde ben de uluslararası bir aktörüm, bunlarla ilgili benim de söz hakkım var" şeklinde hareket etmeye başladığı belirten Bozkır, bunun üzerine Türkiye'nin önünün kesilmesi için çaba gösterilmeye başlandığını söyledi.
Dünyada kurulan mekanizmaların Türkiye'nin yeni tablosuna göre kurulmuş mekanizmalar olmadığını anlatan Bozkır, şöyle konuştu:
"Ülkenin önünün kesilmesi çeşitli şekillerde ortaya çıktı. İlk başta terörle başladı. Bir ASALA terörü çıktı, o bittiği gün PKK çıktı. Bakıyorsunuz PKK aşağı iniyor DEAŞ çıkıyor, o bitiyor başkası çıkıyor. İkincisi Türkiye'yi aşağıya çekmeye yönelik darbe girişimleriyle karşılaştık. Bunun arkasında aslında 40 yıllık bir yapının olduğunu birkaç sene öncesinden itibaren devlet algılamaya başladı. Gezi olaylarına bakın, Türkiye ekonomisinin en iyi olduğu dönemde çıktı. Gezi olayları başta çevreci gençlerin son derece doğal karşılanabilecek bir gösterisi olarak ortaya çıktı. Fakat bir anda etrafını birkaç halka sardı. Gezi Parkı'nda oturan gençler de şaşırdı buna. Bütün bu şüpheleri uyandıran uluslararası çok üne sahip kanalların 8 saat canlı yaptığı günleri gördük. Bu yayın organının kesintisiz yaptığı tek canlı yayın ABD askerlerinin Irak'a girdiği dönemdi o güne kadar. Onun akabinde MİT tırları, 17-25 Aralık operasyonları ve bütün bunların sonucunda 15 Temmuz geldi. Maalesef çok ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. 40 yıldır aramıza sinmiş olan bu örgütü temizlemeden bizim geleceğe güvenle bakmamız mümkün değil. Onun için ne pahasına olursa olsun bu temizliği yapmamız lazım."