Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kabinede yaptığı değişiklikle Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturan Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye'de üç yıl vatansız kaldı ve 30 yıl sonra bakan oldu. Gümilcine doğumlu olan Müezzinoğlu, 13 Ağustos 1983'te Meriç Nehri'ni yüzerek geçerek Türkiye'ye iltica etti. Meriç'i geçtiği anları "Ömrümün en buruk ve onurlu 25 dakikasını 30 yıl önce yaşadım. Anavatanıma gitmek için her türlü riski göze almıştım..." cümleleriyle anlatan Müezzinoğlu, 'T.C.' tartışmaları nedeniyle de üzüldüğünü söyledi. Müezzinoğlu, sorularımız üzerine şu açıklamaları yaptı:
(TC tartışması) Bizde bir söz vardır, 'Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz' diye. Ben kimliğimden, bu ülkenin vatandaşı olmaktan, ana vatanın bir evladı olmaktan, bunun için yaptığım mücadeleden hep onur duydum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için uzun yıllar bekledim. Şimdi tartışmaların bu noktaya gelmiş olmasından üzüntü duyuyorum. Çözüm süreci nedeniyle bu konuyu farklı yerlere çekmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Bakın, Somali, Sudan, Pakistan, Afganistan, Bangladeş'in de aralarında bulunduğu çok sayıda ülkede bugün T.C. Sağlık Bakanlığı'nın hastanesi ve tabelası, ambulansı vardır. Bu eleştirileri yapanların hayallerinde bile göremeyeceği projeler hayata geçirdik. Ambulans jet uçaklarımız, helikopterlerimizden sonra şimdi de T.C. Sağlık Bakanlığı gemileri, yani yürüyen hastaneleri devreye sokacağız.
Milletin algısına herhangi bir leke getirmemek adına da logomuzda ay yıldızlığı bayrağın altında, Sağlık Bakanlığı'nın önüne de T.C. ibaresini koyacağız. Bunun talimatını verdik. Bu anlamda bir tartışmayla kamuoyunun zihninin meşgul edilmesini doğru bulmuyorum. 25 Ekim 2012'de yapılan bir hadise günlerdir gündeme getiriliyor. Bu Türkiye'nin gündemini farklı yere çekme amacı olanlara bir fırsattır. Bu fırsatı kimseye vermeyiz. Türkiye Cumhuriyetini de bunlarla tartışılır hale getirmeyiz. Türkiye Cumhuriyet'i Sağlık Bakanlığı yazısının yanına logonun altında T.C.'yi koyduk. Dolayısıyla hiç kimsenin fitne çıkartmaya hakkı yok, biz de fırsat vermeyeceğiz.
'
LAİKLİK ELDEN GİTTİ Mİ?'
Yıllarca, 'Laiklik elden gidiyor' diye bağıranlar bugün mahkeme salonlarını basarak bağımsız yargıya müdahale etmeye çalışıyor. Bu millet asıl sözde Atatürkçülere dikkat etsin, yaptıkları tek şey milleti korkutmak. Halbuki Atatürk'ün felsefesinde korkutmak yoktur. Bizim İstiklal Marşımız da 'Korkma' diye başlar, ama onlar hep korkutur. Türkiye'de bu millet sağ sol ile korkutularak, sekiz on bin gencimiz ölmüştür. Şimdi de 'T.C. elden gidiyor diye korkutmalar.
Bunlar esasında kendi dinamiklerini ve fildişi kulelerdeki yerlerini korumak için milletin üzerinden siyaset yapmaya çalışıyorlar. Ama artık bu tutmuyor. AK Parti'ye karşı, 'Laiklik elden gidiyor' diye beş yıl önce kapatma davası açtılar. Laiklik elden gitti mi? O davada 'ah AK Parti bir kapansa' diyen siyasiler bugün Ergenekon Davasında mahkeme basıyorlar. Türkiye'de konjonktür ne zaman bu millet adına iyi bir sürece girdiğinde bunu birileri bir yerden bozmaya çalışıyor.
Bizim vatansız sürecimizi de malzeme edebiliyorsa etmeye çalışacaklardır, bir başka ülkeden geliyor olmamızda malzeme olarak işlerine yarıyorsa kullanmaya çalışacaklardır. Ama bunların hiçbiri de onların ekmeğine yağ sürmeyecektir.
ERDOĞAN'IN LİSE ARKADAŞI
Gümülcine
doğumlu olan Mehmet Müezzinoğlu, ilk ve ortaokulu doğduğu yerde bitirdi. 1971'de İstanbul'a gelip lise tahsilini yaptı. Başbakan Tayyip Erdoğan ile okuduğu İmam Hatip lisesinde arkadaş olan Müezzinoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini 1982'de bitirdi ve Batı Trakya'ya döndü. Ancak Yunanistan'ın asimilasyon politikaları nedeniyle mesleğini yapamadı. 13 Ağustos 1983 günü Meriç nehrinden Türkiye'ye geçen Müezzinoğlu, hayatını değiştiren bu süreci Batı Trakya Dergisi'ne şöyle anlatmıştı: "Bir tarafta Yunan askeri, diğer tarafta da Türk askerinin karşıma çıkacağı korkusuyla patika bir yoldan yürüdüm ve Meriç nehrini geçtim. Yerde kurumuş yapraklar vardı. Onlara her basışımda çıkardığı çıtırdı sesi, arkamdan biri geliyormuş korkusu yaratıyordu. Ömrümün en buruk ve en onurlu 25 dakikasıydı. Anavatana gitmek için riskleri göze almıştım. Umutlarım ve hayallerim vardı. Doğduğun, büyüdüğün ülkeden ceketini alıp da başka bir ülkeye gitmek çok zordu, Ama Anavatan Türkiye'ydi."