Suriye ile yaşanan jet krizi birinci haftasını doldururken Cenevre'deki uluslararası toplantıya katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, olayın arka planı ve bundan sonraki gelişmeler hakkında kritik değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, zirve öncesinde uçakta üç gazetenin Ankara Temsilcisi'ne konuştu, şu üç mesajı verdi: 1- Türkiye smart (akıllı) güçtür. Ne fevri davranırız ne de karşılıksız bırakırız. 2- PKK gibi terör örgütüyle işbirliği yapan bir rejim çökmeyi hak etmiştir. 3- CHP lideri Kılıçdaroğlu, kriz ortamını siyasi polemik malzemesi yapıyor.
CEPHEYİ GENİŞLETMEYİZ
Olayın arkasında Rusya veya İran mı var?
Bütün faktörleri göz önüne alırız. Ama bu meselede cephe genişletmeyiz. Bu, Türkiye ile Suriye arasında bir meseledir. Meselenin sorumlusu Suriye rejimidir. Elimizde sağlam deliller olmadan ne Rusya ne de İran'la gerilim yaşamayız. Hiçbir zaman karşımızda bir cephe görmeyiz.
Rusya çok tatmin edici açıklama yapmadı, açık bir kınama gelmedi...
Olayın ayrıntılarını onlarla paylaştık. Komşu ülke olarak uluslararası hava sahasında gerçekleşen bu olayda daha objektif ve net tutum benimsemesini beklerdik.
Pilotlarımızla ilgili bir bilgi var mı?
Pilotlarımızı biz arıyoruz, aramaya devam edeceğiz.
MIG İDDİASI GERÇEK DIŞI
CIA ve MİT'in, Suriye'ye ait MIG uçağının Ürdün'e ilticasını organize ettiği iddia edildi.
Kesinlikle yok böyle bir şey. Pes yani.
Uluslararası basında Türkiye'nin hard power'ı (sert gücü) sorgulanıyor...
Biz ne Türkiye'nin hard power'ını öven ne de yeren makalelere bakarız. Bizim için önemli olan kendi vizyonumuz içinde bu siyasetimizin nereye oturduğudur. Bunun hard power boyutunda Suriye sınırında aldığımız tedbirler herkesçe malum. Bu tedbirlerin Suriye tarafında oluşturduğu tepkileri, mesajı aldıklarını biliyoruz.
Kamuoyunda neden anında karşılık verilmediği de soruldu...
Arama kurtarma devam ederken, oluşturacağınız siyasetin veya göstereceğiniz tepkiyi ilan etmenin belli sınırları var.
Türkiye'nin gücünün sınandığı söyleniyor...
Politikamızın başarısız olduğu kanaati yanılsama ve yönlendirme çabasından ibaret. Bu gücün ne zaman gösterileceğini biz biliriz. Ne fevri adım atarız ne de böyle bir eylemi karşılıksız bırakırız. Türkiye ne hard power'dır (sert güç) ne de soft power (yumuşak güç). Türkiye smart power'dır (akıllı güç). Hangi gücünü ne zaman kullanacağını gayet iyi bilir. Türkiye'nin son dönemde soft power'ının güçlendiğini, hard power'ının zayıfladığını söyleyenler bilmeli ki geçen sene Libya'daki Misrata operasyonunda 18 (Türk) F-16 uçağı, 4 fırkateyn Akdeniz'in ortasında görev yaptı.
KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ
Kılıçdaroğlu'nun "sıfır politika" eleştirisine ne diyorsunuz?
Bu kriz yönetiminde CHP'nin ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun sergilediği tavır hepimizi hem şaşırttı hem üzdü. Başbakanımızla görüşmesinde olayın mahiyetiyle ilgili hemen hemen hiçbir sorusu olmadı. Çok net olarak söylemek istiyorum. Çünkü bu tarihi sorumluluktur. Sorulan iki soru yanındaki arkadaşlarındandı. Pilotların sağ olup olmadığı ve Suriye hava sahasının nerede başlayıp nerede bittiği idi. "Sıfır politika" denilen dönemde bir ay içinde Türkiye 10'u aşkın toplantıya ev sahipliği yaptı, 20'yi aşkın toplantıya da bizzat katıldı. Bu mu sıfır politika?
Bir önerisi oldu mu?
Sayın Başbakanımızın sormasına rağmen hiçbir tavsiyede bulunmadı, değerlendirme yapmadı. Bu saldırı AK Parti Hükümeti'ne değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılan bir saldırı. "Suriye'nin saldırısının sebebi Türkiye'nin takip ettiği politikalardır" demek, Suriye rejimine malzeme vermektir.
80 BİN KİŞİ Mİ ÖLMELİYDİ?
Esad'la yaptığınız son görüşmeden bugüne ışık tutacak bir detay var mı?
Mübarek 1 ayda, Kaddafi 6 ayda gitti. Onları ölçü alsak 4-5 ayda ilişkiyi keserdik. Oysa 10 ay Esad'ı izlemeye aldık. O zaman 14 maddelik planda anlaşmaya varmıştık. Ama iki hafta içinde farklı tavırlar görünce, bir plan uygulamada samimi olmadığına kanaat getirdik. Bu problemin uzun süreceğini öngördük. Biz Esad'la görüşmeyi kestiğimizde 7-8 bin insan ölmüştü. 70-80 bin olmasını mı bekleseydik? Şu anda 20 bini buldu ölü sayısı. "Ne oldu da ilişkiler kesildi?" deniyor ya. Suriye'de yaşanan olayları örneğin Türkiye'nin nüfusuna kıyaslarsanız bu durum, 80 bin insanın ölmesi, 80 bin insanın kaybolması, 300 bin insanın tutuklanması, 200 bin askerin ordudan firar etmesi, 1 milyon insanın mülteci olması, 5-6 milyon insanın yerinden olması demek. "Bekleyip görelim, karışmayalım mı?" deseydik. O zaman, "Mübarek'e Kaddafi'ye git diyenler, kendi arkadaşları sözkonusu olunca demokrasiyi, insan haklarını görmezden geliyor" diye eleştirilecektik. Öyle eleştirileceğimize böyle eleştirilelim.
SURİYE-PKK BAĞLANTISI
PKK içindeki Fehman Hüseyin gibi Suriye kökenli isimlere Esad rejiminin destek verdiğine ilişkin bilgileriniz var mı?
PKK'nın kaos ortamından yararlanmak, Suriye yönetiminin de PKK'yı kullanmak istediği artan verilerle ortaya çıkıyor. Böyle bir rejimle işbirliği yapan örgütler o rejimle birlikte çöker. Veya PKK gibi terör örgütüyle işbirliği yapan rejim de çökmeyi hak etmiştir.
CENEVRE'DEN BEKLENTİ...
Cenevre toplantısından beklentiniz nedir?
Kofi Annan ilk misyonu aldığında Türkiye'ye geldi. Kendisiyle konuştuğumuzda düşüncelerimizi kendisine ifade etmiştik. Bize, "Şimdilik hayal ama bir bölgesel toplantı yapsak nasıl olur?" diye sormuştu. "Akan kanı durduracak ve sağlıklı bir geçişi sağlayacak her türlü girişimin yanında yer alınız" demiştim. Maalesef Annan Planı, Suriye rejiminin baskıları sebebiyle istenen sonuçları doğurmadı. Suriye yönetimi Annan Planı'nı da bizimle daha önce anlaştıkları planlar gibi bir zaman kazanma olarak gördü. Şimdi artık Annan Planı'nın bundan sonraki aşaması için uluslararası toplumun her türlü ihtimali denemesi lazım. Bu plan ya yürümeli ya da yürümeyecekse ortaya konulmalı. Biz Türkiye olarak "siyasi geçiş süreci" içermeyen metne evet demeyiz.