'DOĞRU İŞ YAPAN PARTİYİ DESTEKLEMEK, YANLIŞ YAPANI ELEŞTİRMEK AMA BUNU NEZAKET VE DÜRÜSTLÜKTEN ÖDÜN VERMEDEN YAPMAK GEREK'
30 yıldır Kanada'da yaşayan dünyaca ünlü sanatçı Mercan Dede, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalarda bulundu.
Mayıs'ta Türkiye'de iki konser verecek olan Mercan Dede, kendisini neyzen olarak görmediğini belirterek "Ney sazına gönül vermiş herkes kalben neyzendir" dedi. Türkiye'de uzun zamandır muhalefet olmadığını belirten sanatçı, "Hangi seçimi kaç kere kaybederse kaybetsin; oturduğu koltuğa Japon yapıştırıcı ile yapıştırılmış gibi tutunan bir partinin yaptığı bir muhalefet var" dedi.
Dünyaca ünlü Türk neyzen olarak tanınıyorsunuz. Siz kendi müzik tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Mercan Dede'nin peşine takılıp yollara düştüğüm ilk günden bu yana 25 yıl geçti. Dünyaca ünlü olmak bir yana, kendini neyzen dahi olarak görmeyen, daha ziyade Ney'in sesini, sedasını, manasını ve Mevlana'ya uzanan dünyasını gönülden seven, o dünyada kimselere aldırmadan düşe kalka tek başına yürümek dışında başka bir amacı olmayan, kendi halinde biriyim.
Benim nazarımda ney sazına gönül vermiş herkes kalben neyzendir. Birinin kendisini 'Neyzenim' diye tanıtması için, bu sazın tekniğine, tavrına hakim olması, her gün o sazla uğraşıp emek vermesi yani 'Neyzenim' demeyi hak etmesi gerekir. Ben bu sıfatların, özelliklerin hiçbirine sahip değilim.
O yüzden insanlar beni ney ile özdeşleştireceklerse, onları neye ve bu vasıtayla Mevlana'nın hoşgörü, sevgi ve aydınlık yoluna işaret eden bir tabela, bir ok olarak görmeleri en doğrusu olur. Bu olağanüstü kültürün yurt dışında tanıtımına katkım oluyorsa bundan gurur duyarım.
'SANATÇI KESESİNİ BOŞ, EVİNİ DAR KILACAK OLSA BİLE HÜR OLMALI. PARA VE GÜÇ PEŞİNDE KOŞMAMALI'
NEZAKETTEN ÖDÜN VERMEMELİYİZ
Daha önce bir söyleşinizde sanatçıların politikalar üstü bir yerde durması gerektiğini söylemiştiniz. Hâlâ aynı mı düşünüyorsunuz?
Sanatçılar derken, kendi dışımda kimseden bahsetmiyorum. Herkes ne isterse, neyi seçerse, kendine neyi yakıştırır ve uygun görürse onu yapsın.
Ben sadece her zaman politikalar üzerinde durmaya gayret gösterdim.
Bugüne kadar ne bir partiye yakınlığım oldu, ne de düşmanlığım. Ben hakikatin peşindeyim. Bana göre biri ya da bir parti herhangi bir konuda doğru bir iş yapıyorsa desteklemek, yapmıyorsa eleştirmek ama her ikisini de yaparken nezaket ve dürüstlükten ödün vermemek gerekiyor. Sanatın özellikle politikalar üzerinde durması gerektiğine olan inancım; sanatın insanlığın iyiliği, güzelliği, aydınlığı, ve birliği için elimizdeki en önemli ve belki de en son anahtar olduğuna olan inancımdan kaynaklanıyor.
Bu yüzden sanatın ve sanatçının özgür olması, kimselere, bir yöneticiye, bir partiye, bir gruba, büyük şirketlere ya da markalara herhangi bir borcu ya da göbek bağı olmaması gerekir.
Bu durum, o sanatçının kesesini boş, evini dar, işini zor kılacak olsa da, kalbi ve aklını hür bırakmasını sağlar.
Hür, özgür olmayan bir sanatçı politikacı gibi yaşar; ya para peşindedir, ya güç.
'ALTERNATİF BİR DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ VE VİZYONU BIRAK; GENÇLERDEN BİR LİSTE BİLE ÇIKARMAYI BECEREMEYEN BİR MUHALEFET BU!'
İÇİ ÇÜRÜK BİR MUHALEFET VAR
Muhalif olmanın alternatif bir dünya yaratmadıktan sonra bir anlamı olmadığını söylemiştiniz daha önce. Türkiye'de muhalefet bu alternatifi ortaya çıkarmadığı için mi başarılı olamıyor sizce?
Türkiye'de muhalefet uzun zamandır yok. Muhalefet tanımına benim için çok kısa bir süre için de olsa uyan son grup; Gezi olaylarının en başında Taksim Gezi parkına çadır kuran gençlerdi.
Şu anki; varmış gibi görünen, vizyonsuz, içi çürük, bir yandan iktidarın yolsuzluklarından bahsederken, kendi içinde belediyesinden yönetimine kadar rüşvetin, üç kağıtçılığın içine dalmış durumda. Ve her ne hikmetse hakkında ne yolsuzluk haberi çıkarsa çıksın, hangi seçimi kaç kere kaybederse kaybetsin; oturduğu koltuğa Japon yapıştırıcı ile yapıştırılmış gibi tutunan bir partinin yaptığı muhalefetten bahsediyoruz. 'Yahu bizim niyetimiz iyiydi ama bu işi başaramadık. Biz hep birlikte istifa edelim, gencecik yeni bir ekibe öncülük, rehberlik yapalım, gençler devralsın' diyebilecek derinliğe ve iyi niyete sahip değil. Alternatif bir dünya görüşü ve vizyonu çıkarmayı bırak; farklı görüşlerden, özellikle gençlerden oluşan bir liste çıkarmayı bile doğru dürüst beceremeyen bir muhalefet var.
Ne acıdır ki, içlerinde sevdiğim, saydığım değerli birçok dostumun da olduğu kitleler; evindeki odasında kaybettiği anahtarı, sokak daha aydınlık diye günlerdir arayan insanlar gibi, bu sıfatsız, hizipçi ve başarısızlığı defalarca kaybettiği seçimlerle onaylanmış partiyi desteklemeye devam ediyor.
Sorduğunda tek bir cevapları var: 'Ee kime verelim?' Bu noktada esas söylemek istedikleri şu: 'Çünkü odam karanlık ve ben zora gelemeyen bir yaratığım. Ülkemle ilgili kaygı duyuyorum ama zahmet edip yeni bir parti kuracak, yeni bir oluşum yaratacak, imkansız görünen yepyeni alternatifler üzerine toplantılar, festivallar düzenleyecek, üniversite üniversite gezip gençlerle sohbet edecek kadar değil sevgim.' Oy vakti geldiğinde ise kaybedeceğini bildiği, beceriksizliğini defalarca gördüğü ama sevmediği partinin karşısında olduğu için vizyonsuzluğuna, yalanına-dolanına rağmen gidip onlara oy veriyorlar. Günün sonunda 'Ne kadar vatansever, sorumluluk sahibi biriyim. Vatani görevimi yaptım, oyumu verdim' rahatlığı ile yatıp sabah 'AK Parti kazandı' haberi ile kronik depresyonuna geri dönen gruptan bahsediyoruz muhalefet dediğimizde.
Türkiye'nin yakın geleceğindeki muhalefet anlamındaki tek umudu; zeki, vizyoner, yaratıcı, sözde değil, kalpte devrimci, insan gibi insan bireylerin, sanattan bilime, tarihten kültüre birçok alanda kişisel olarak gerçekleştirecekleri çabalarla yayacakları aydınlık. Sanatın gücü ve mucizesini yabana atmayan biriyim.
Margaret Mead'in, "Düşünceli, dikkatli, anlayışlı ve davasına inanmış küçük bir grubun, dünyayı değiştirebileceğinden şüphen olmasın çünkü bugüne kadar değiştirebilenler hep bunlar oldu" sözüne inanıyorum.
KENDİ KÜLTÜRÜME VE ÜLKEME DERİN BİR BAĞLILIĞIM VAR
Ney kültürel miraslarımızdan biri. Bu mirası konserlerinizle dünyaya tanıtıyorsunuz. Ne hissediyorsunuz bir Türk olarak?
Her ne kadar son 30 yıldır çoğunklukla Kanada'da yaşıyor olsam da, kendimi bu coğrafyada, bu topraklarda doğmuş olduğum için son derece şanslı görüyorum.
Bu anlamda kendi kültürüme, ülkeme derin bir bağlılığım var. Ancak aynı zamanda 'ülkemizi dünyada temsil eden sanatçılar' gibi kategorilerden çekinen biriyim. İnanılmaz derin bir kültürümüz var ve bu kültürün yurt dışındaki temsilcisi olmak, kendime yakıştırmak istemediğim büyük bir sıfat. Ama bu olağanüstü kültürün tanıtımına katkım oluyorsa bundan mutluluk duyarım.
Yeni müzik projeni var mı?
İki yıldır çalıştığım elektronik müzik ağırlıklı single yayınlarına Mayıs başı, Pink Floyd'un 'Set the Controls For the Heart of the Sun' remiksi ile başlıyoruz.
Yine Mayıs'ta Türkiye'de Borusan Müzik Evi'nde iki konserimiz olacak.