CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; PKK'lılara 'Hendek kazan arkadaşlar' derken Türkiye'nin halkın oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 'diktatör' diyor.
Hızını alamıyor, Erdoğan'ın danışmanına bile 'fırıldak' diyor. Bu çirkin üslup, öncelikle siyasi tarihimizin en köklü partisi CHP'ye yapılan bir haksızlıktır. Daha önce CHP'de bu kadar argo konuşan, hakaretler eden bir siyasi lider gördünüz mü? Bülent Ecevit hiç ağzını bozar mıydı?
Deniz Baykal; Kılıçdaroğlu gibi konuşma üslubunda seviyesini düşürür müydü?
Siyasette rekabet, tartışmalar hep oldu, olacak da ama Cumhurbaşkanlığı makamı ayrı bir yerdir, halkın temsil edildiği en üst seviyedir. Cumhurbaşkanına yapılan hakaret aslında Türk halkına da yapılmış demektir.
Aslında eski Kılıçdaroğlu, diğer muhalefet liderlerine göre daha seviyeli, terbiyeli, uzlaşmacı bir profil çiziyordu.
Ne zaman CHP'deki koltuğu sallanmaya, rakipleri tarafından eleştirilmeye başlandı; Kılıçdaroğlu daha çok hakaret eder oldu. Trajik bir durum ama Kılıçdaroğlu; diktatör demek, hakaret etmek zorunda çünkü Kılıçdaroğlu'nun şu an elinde muhalefet yapacak malzeme yok, gündem dışına itilmiş durumda.
Kılıçdaroğlu, siyasette yeni bir şeyler de söyleyemiyor. Koskoca CHP kurultayı yapıldı ama sadece Kılıçdaroğlu'nun tek aday olması ve yaptığı hakaretler konuşuluyor. CHP bundan sonra kendine nasıl bir siyasi çizgi çizecek, PKK terörüne karşı alternatif çözüm planları var mı, partinin yeni projeleri neler vs. bunlar hiç konuşulmuyor çünkü ortada bir şey yok.
Altı kere seçim kaybeden Kılıçdaroğlu'nun seçim kazanacağına CHP'liler bile inanmıyor.
Böyle bir ortamda Kılıçdaroğlu'na da Kemalistler'in, Ulusalcılar'ın gazını almak için Erdoğan ve danışmanlarına hakaret etmekten başka bir seçenek kalmıyor. İddia ediyorum, Cumhurbaşkanına hakaretten kendisine dava açılmasına da en çok sevinen Kılıçdaroğlu'dur; belki bu davadan bir mağduriyet edebiyatı çıkarırım diye düşünüyordur...