Hani şu elimizden düşüremediğimiz, bakmadan duramadığımız cep telefonlarımız var ya...
Hani arkadaşlarımızla ağız tadıyla bir yemek bile yiyemiyoruz ya... Biraz da o çıldırtıcı ve bağımlı hallerimizi ve varsa eğer delirmeden dijital hayatta yaşamanın çarelerini sordum Dr. Okan Tanşu'ya...
¦ Dijital şizofreni nedir?
Sosyal medyadaki halleri ve gerçek hayattaki kişilikleri olarak ikiye ayrılıyor insanlar. Yani artık insanlıktan çıkmış durumdayız. Cep telefonu artık senin bir parçan. Şu an vücuduna entegre değil ama yakında akıllı lensle entegre olacak. Robot insana, insan robota yaklaşıyor. Dijital şizofreni de bunun sonucu. Kişilik bölünmesi yaşıyoruz.
İnsanlar durmadan mutlu hallerini paylaşıyorlar.
¦ Bir de cep telefonuna bakmadan duramamak yani FOMO var; nedir kendisi.
FOMO yani Fear of Missing Out Something.
Yani sosyal medyaya, ya da internete, ya da telefonuna bakmadığında bir şeyleri kaçırıyormuşsun ve geride kalmışsın hissi. Mesela sinemada ne zaman film sıkıcı hale gelse, insanların telefon ışığı yanıyor. Bir filmi bile başından sonuna dikkatle izleyemiyoruz.
¦ Bazen internette, sosyal medyada kalmaktan beynim duruyor gibi geliyor, yaratıcılık ölüyor sanki. Bakıyorum, bir fotoğraf altına bile iki cümle yazılamıyor; emojiler yeni lisanımız oldu.
Eh normal çünkü beyin günde 4-5 bin mesaj alabilir. Bu ne demek? Yani senin anlamlandırdığın bilgi demek. Sen bu organa artık 45 bin mesaj yüklüyorsun. O zaman beyin çöküyor, yaratıcılığın bitiyor, otomatikleşiyorsun, heyecanını yitiriyorsun ve kelimeleri bile yitirip emojilerle konuşmaya başlıyorsun.
¦ O zaman bırakalım mı sosyal medyayı, akıllı telefonları?
Bazen diyetlere giriyoruz ama beceremiyoruz.
'Sosyal medya ya da akıllı telefon kullanmıyorum' diye bir şey yok. Bu hayal. Hayat akışın artık dijital. Bundan kaçışın yok. Burada yapılabilecek en iyi şey, hayal gücünü destekleyecek şeyler yapmak, kitap okumak, televizyon seyretmemek (tv başkasının hayal gücü çünkü)... Kendini besleyeceksin, gezeceksin, göreceksin, değişik şeyler yapacaksın, rutininin dışına çıkacaksın, başka ülkelerin gazetelerini okuyacaksın, başka müzikler dinleyeceksin... Seni mutsuz eden, sana hazır verilen, sunulan şeylerle yaşamak zorunda değilsin.