Stres yönetimi seminerlerimde, sürekli kabul edemedikleri limitleri ile boğuşan profesyonellerle çalışıyorum.
İş hayatının yoğunluğu bir yana; sporla, sosyal yaşamla, sosyal medyayla, çocuğun aktiviteleri ile sürekli meşgulüz. Sürekli bir yerlerde olmak ve bir şeyler yapmak; önemli olduğunuz hissini pekiştirirken, diğer yandan da insanda huzur bırakmıyor.
Yapabildiğimizden çok daha fazlasını yapabileceğimiz fikrine olan bağımlılık, yavaşladığımızda limitlerimizle yüzleşmek zorunda kalmak, katlanılmaz çoğumuz için.
Hep aynı kaygı: 'İstediğime en hızlı şekilde nasıl ulaşabilirim?' O 'anlık haz' hissini sürekli kılabilmek için yapmayacağımız şey yok gibi.
Allah'tan sinir sistemimizin dizaynı bilincimize kalmamış, yoksa ölüp gideceğiz.'Aaaa çok meşguldum, nefes almayı unutmuşum…' Şaka bir yana; ne sağlığımız, ne ruhumuz, ne de kapasitemiz bu kadar beklentiyi kaldırmaya müsait değil. 'Daha fazla' demek 'daha iyi' demek değil!
Science Journal'da bu bağımlılığın ne boyutlara geldiğini gösteren araştırmalar yayınlanmış. 700 katılımcı, bir odada 6 ile 15 dakika arası tek başlarına hiçbir şey yapmadan, sadece düşünceleri ile baş başa kalmaya katlanamamışlar. Hatta çoğu, düşünceleri ile yalnız kalmamak için kendilerine elektrik şoku vermeyi tercih etmiş.
Yanlış okumadınız; dışarıdan duyusal uyarı almadan birkaç dakika geçirmek, elektrik şokundan daha büyük işkence yani.
GERÇEK OLAN TEK ŞEY SİZSİNİZ
Yeter ki kendimizle baş başa kalmayalım, kendi iç dünyamızla yüzleşmeyelim. Çünkü insanoğlu, yalnız kaldığında neyin doğru gitmediğine kafayı takıyor. Sürekli meşgul olacak bir sebebimiz yoksa, depresif ruh hali üstümüze çöküyor. Aklımız ilişki problemleri, yetersizliklerimiz, para ve sağlık sorunları gibi bir türlü çözüm bulamadığımız sorunlarla doluyor. Ya da zihin saatte bin kilometre hızla çalışmaya öyle alışmış ki, sakinleştiremiyorsunuz.
Düşünebiliyor musunuz, araba kullanırken bile cep telefonunu elimizden bırakamıyoruz.
Sadece o 'yalnızlık hissi' ile başedemediğimiz için kendi hayatımızı ve başkalarınınkini tehlikeye atabiliyoruz.
Uykusuzluğun en büyük sebebi bu değil mi zaten?
Gün içinde yapılan hataları, doğru gitmeyen şeyleri ve çözüm bekleyen tüm sorunları gecenin 03:00'ünde kafaya takmak...
Tüm bu rahatsız olduğumuz şeylere farklı bir bakış açısı ve strateji geliştiremediğimiz ya da bazılarını bir şekilde 'kabullenemediğimiz' sürece, kendimizi oradan oraya atarak rafting yapar gibi yaşamaya devam edeceğiz.
Taaa ki bedeniniz ve ruhunuz bir noktada isyan edene kadar.
Ve işte tam da bu noktada farkediyoruz ki; asıl ihtiyacımız olan şey, biraz yalnız kalmak. Çünkü kendinizle yalnız kalmak sizi yavaşlatmayacak, geride bırakmayacak. Tam tersine hayatınızda gerekli perspektifi, anlayışı, yenilenmeyi sağlayacak.
Ben şahsen her şeyi istediğim gibi kontrol edemiyorum diye sağlığımı, ruhumu ve ilişkilerimi yıpratmayı bıraktım. Kendimle yalnız kaldığım zamanlar enerjimi gerçekten kontrol edebileceğim bir şeye yönlendiriyorum. Kendime… Çünkü hayatta her şey sürekli değişiyor. Gerçek olan ve sizinle kalan tek şey; sizsiniz. Kendi üzerinizde uğraştınız mı, her şey yolunu buluyor.