atv harika bir iş yaptı. Prof. Nihat Hatipoğlu'na hafta içi her gün ekranını açtı. Nilüfer Bereket'in sunuculuğunda hafta içi her gün 13.40'da başlayan canlı yayın 'Sağlıklı Mutlu Huzurlu', ismi ile vâdettiği her şeyi seyircisine fazlasıyla veriyor. Prof. Hatipoğlu'nun dini ve ahlaki konulara getirdiği bilimsel yorumlar; Prof. İbrahim Saraçoğlu, Prof. Canan Karatay ve Prof. Halit Yerebakan'ın verdiği sağlıklı yaşam bilgileriyle de bezenince ortaya gerçekten de her yönüyle rehber bir program çıkıyor.
Programın en cazip bölümlerinden biri; vatandaşla birlikte ünlü yüzlerin de uzmanlarımıza soru yöneltmesi. Programın acar muhabiri Gökhan, geçen hafta Antalya'da mikrofonunu bana da uzattı. Meğer merak ettiğim ne çok konu varmış! Sorduğum altı-yedi farklı soru, önümüzdeki günlerde atv ekranlarında uzmanları tarafından yanıtlanacak. Nasıl merakla bekliyorum, bilemezsiniz.
Gelelim yazının başlığına... Nihat Hatipoğlu hocamın gerçekten de ağzına sağlık. Salı günkü programda uzun süredir zihnimi kurcalayan ama kafamın içinde evirip çevirmeme rağmen bir türlü yazıya dökmeye cesaret edemediğim bir konuyu dile getirdi. Dedi ki: "Üzüntüyle, üzüntüyle ve üzüntüyle söylüyorum ki, tekbir yani 'Allahuekber' sözü son zamanlarda amacı ve anlamı dışında kullanılmaya başladı. Sanki bu söz, bir insanın hayatı sona erdirilirken söylenmesi gereken bir sözmüş gibi kullanılıyor. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorum...."
Hay ağzınla ve aklınla bin yaşa hocam! Dinimizin en anlamlı ve en kutsal sözlerinden birinin füze fırlatan, kurşun sıkan, boğaz kesenlerin ağzında adeta basit bir slogan ya da öfkeli bir haykırış gibi küçültülmesinden ben de son derece rahatsızım.
Bir kez daha anladım ki, Nihat Hatipoğlu boşu boşuna 'istisnasız' herkes tarafından sevilen, sayılan, değer verilen bir hoca olmamış...