Atina'nın 29 km doğusundaki Rafina limanından kalkan feribotlarla 2 saat mesafede bulunan Andros Adası, bu yaz aylarında Pablo Picasso'nun tablolarını ağırlıyor. 2004 Olimpiyatları'nın Atina'da düzenlenmesini fırsat bilen Androslu merhum Vasilis ve Elise Goulandris ailesinin miras bıraktığı Goulandris Vakfı, ünlü ressam Picasso'nun Antik Yunan eserlerinden esinlenerek yarattığı tasarımlarını sergiliyor. Sanata düşkün armatör Goulandris ailesinin kurduğu vakıf, geçmiş yaz aylarında da Matisse, Kadinsky, Changall, Rodin, Miro, Lautrec, Braque ve Gauguin gibi sanat dünyasına damga vurmuş sanatçıların eserlerini sergileyerek uluslararası jetset'in dikkatlerini üzerine topluyor.
Bu yıl 26 eylüle kadar açık kalacak Picasso'nun nadir eserleri, Paris'teki Picasso müzesinden özel olarak Andros'a getirildi. Resim üstadı Picasso'nun her bir tasarımının yanında, ressamın etkilendiği Yunan mitolojisindeki antik eserler de aynı salonda sergileniyor. Böylelikle Picasso'nun hangi eserden niye etkilendiği; kendi hayal gücünü nasıl kullandığı ve Picasso'yu Picasso yapan eserlerinin ardında yatan giz perdesi, resim sanatından pek anlamayan bendeniz gibileri tarafından da aralanmış oluyor.
Dünyaca ünlü galerist ve sanatçıların katıldığı bu serginin açılışına, dizleri yırtık bluejean'le giden tek "konuk" olmama rağmen, aynı salonda Picasso'nun gençliğini görüntüleyen fotoğraflara bakınca içim rahatladı. Çünkü bu fotoğraflarında Picasso'nun da 1900'lü yılların başlarında bugünün yırtık bluejean'lerini anımsatan giysileri tercih ettiğini görme fırsatını buldum. Ünlü ressamın biyografisi ise ünlü playboyların biyografilerini anımsatıyor. Hayatından kaç kadın geçmiş, kaçına ne denli aşık olmuş, hangi kadından kaç tane çocuk edinmiş, 46 yaşlarındayken aşık olduğu 17 yaşındaki sevgilisiyle nasıl tanışmış? Mitolojideki Girit labirentlerinin kralı Minotavros gibi boğa kafalı, iki ayaklı "kahramana" insan kılığı vererek, bir insanın boğa kadar azgın olabileceğini kara kalemle anlatan Picasso, aynı şekilde antik çağlardaki kadın güzelliğine gösterilen rağbetin bizim çağlara kadar 'aynı' kaldığını ve ilelebet kalacağını yine aynı kalemlerle tek bir tablo içinde verebiliyor.
BİLLUR DENİZLİ ADA
Resim sanatı üzerine ya da Picasso için ahkam kesmek haddime düşmez. Ancak sade bir vatandaş olarak bu sergide gördüklerimle Atatürk'le aynı yıl doğan Picasso (1881-1973) gibi ünlü bir insan/sanatçının yapıtları aracılığıyla çağlar arasındaki mesafeyi nasıl kapattığına tanık oldum sanki...
Paha biçilmez Picasso sergisini gezdikten sonra biraz da Andros'u dolaşayım dedim. Güllük gülistanlık olduğu kadar, temiz meydanları, cadde ve sokakları restore edilmiş neo-klasik mimarili irili ufaklı evleri ve billur gibi deniziyle göz kamaştıran Andros Adası, meğerse gül tatlısından başka bir de armatör doğuran bir adaymış. Tevekkeli değil Andros Adası'nı, hiçbir turistik broşürde görmek mümkün değil. Hali vakti yerinde olduğu gözlenen misafirperver insanlar turist çekmek için hiçbir gayret göstermiyor. Ada aslında tam dinlenilebilecek bir yer. Barları, pub'ları, balık lokantaları var ama hepsi de kulak patlatmayı önleyen 'desipel' kurallarına uyuyor. Ada, geri kalan Ege adalarına oranla yemyeşil ve bol suyu var. Olimpiyat oyunlarından sonra bu kez tatil için bir Andros yapmak lazım galiba...