Mustafa Kemal Paşa, Samsun'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Havza'ya gaçti.Havza'dan hareket eden Mustafa Kemal, aynı gün 12 Haziran 1919'da Amasya'ya vardı. Havza'da onunla konuşup Amasya'ya dönen heyet, Mustafa Kemal'in şehirlerine geleceği haberini Amasya'ya ulaştırmışlardı.
12 Haziran'da halk,onu şehrin giriş tarafında, Gezilikte bekledi. Mustafa Kemal heyetini getiren vasıtalar, saat 17'de göründü. İlk karşılama ve selamlaşmadan sonra Belediyeye gidildi. Orada, Belediyenin balkonundan konuşan adam, artık ne padişahın kulu, yaveri, ne İstanbul hükümetinin sözcüsü, ne de sadece bir askerdir. Anadolu toprağına girdikçe o, Anadolu Halkıyla gittikçe kaynaşıyordu. Zapt edilen nutku hâlâ ellerde dolaşır: Amasyalılar! Padişah ve hükümet, itilâf devletlerinin elinde esirdir. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Amasyalılar! Düşmanlarımızın Samsun'dan yapacakları herhangi bir çıkartma hareketine karşı, ayaklarımıza çarıklarımızı çekecek, dağlara çekilecek, vatanımızı en son kıyasına kadar müdafaa edeceğiz
AMASYALILAR HEP BİRLİKTE YEMİN EDELİM Kİ:
Amasyalılar galiba bu sözleri bekliyorlardı. Meydan dalgalandı. Mustafa Kemal, Anadolu toprağında, açık havada ilk defa halka karşı konuşuyordu. Amasya'da hava birden değişmişti. Bu konuşmadan sonra Mustafa Kemal, şehrin ileri gelenleri ile beraber Saraydüzü kışlasına giderek, orada durumu daha etraflı açıkladı. Mustafa Kemal'in ilk defa halkın karşısına böyle çıkması ve onu ayaklanmaya davet etmesiyle, kendisinin ilk direniş hareketi Amasya'da başladı denilebilir. İstanbul hükümetinin artık iradesine sahip olmadığı, Padişahın düşmanlar elinde esir durumda bulunduğu ve milletin kendi başının çaresine bakması gerektiği fikri, evvelâ orada ortaya atıldı. Gene bu Amasya'dandır ki, halkı temsil eden 22 kişinin imzasıyla çekilen bir telgraf, Amasyalıların hürriyet ve istiklâl için birleştikler- ini, Mustafa Kemal Paşanın etrafında birlik olup çalışacaklarını İstanbul'a bildiriyordu. Gerçi hareket henüz yaygın değildi. Kararsızlar, ürkekler, çekingenler elbette ki vardı. Ama bu yeni hareketi savunan, hattâ bir tek kişi bile olsa, böyle bir kişinin ortaya atılması, gene bir şey ifade ederdi. Halbuki Amasya'da bu hareketi benimseyenler bir kişi değildi. Amasya'nın ünlü din adamlarından Abdurrahman Kâmil Efendi, Sultan Bayezit Camiinde şöyle konuştu: Et ahali! Milletin istiklâli tehlikeye düşmüştür. Bu felâketten kurtulmak için icabederse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lâzımdır. Artık Padişah olsun, unvanı ne olursa olsun, onun bir hikmeti kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi, halkın hâkimiyeti doğrudan doğruya ele almasıdır... Amasya halkı, hatibi derin bir sessizlik içinde dinledi. Gene bu Abdurrahman Kâmil Hocadır ki, yalnız cami minberinden halkı savaşa ve kendi halkını eline almaya davet etmekle