EGELİ Sabah'a özel röportaj veren İzmir Valisi Mustafa Toprak, vandallar sorunuyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Olay çıkaranlara prim verilmemesi gerektiğini vurguladı. İşte Vali Toprak'ın sözleri... "Şehrin dinamiklerinin, huzuru, güveni, gelişimi, sanayisi, istihdamı açısından el birliğiyle sorununu çözümü konusunda seslerini yükseltmeleri lazım. Yükseltmiyorlar, başka alanlarda bir araya gelip manşetleri oluşturuyorlar. Millet bunun hesabını sorar. Duruşumuzun net olması lazım. Yani yapıcı işlerde yanında olmalıyız. Yıkıcı, bölücü, ortalığı kasıp kavuran adı ne olursa olsun, vandalizme, şiddet gösterisine, karşı net tavır ortaya koymak noktasındayız. Bunu yapmıyorsak, yarın öbür gün o vandalizm gelir, tehlike olarak kendimize de yönelir.
BAŞKANIN CEBİNDEN ÇIKMIYOR
İzmir'deki toplumsal olaylarda polisin davranış kalıplarında bir sertleşme olduğundan ve polisin kötü ve ölçüsüz davrandığından söze ediliyor. 'Neden böyle oluyor? Bunun sorumlusu validir' gibi yaygaralar var. Valinin çok farklı görevleri olmakla birlikte vandalizm karşısında söylüyorum, temel bulunma amacı bu şehrin can ve mal güvenliğini, kişisel düşünce hak ve huku- kunu da koruyacak ölçüler içerisinde gereğini yapmaktır. Bakıyorsunuz ki insanlar hak ve hukuk arama anlayışı ve özgürlüğünü kullanma adı altında maalesef toplanıyor. Sonrasında bir takım şiddet olayları kasıp kavuruyor. Bankamatiklerin camları iniyor. Belediyelerin otobüsleri, kent mobilyaları dağıtılıyor. Bunlar ne benim ne belediye başkanını cebinden değerlerle yapılanlar değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hazinesinin değerleriyle yapılıyor. Verilen zararın karşısında 'Bunlar iyi çocuklardır, bunlar şu cenahtandır, hadi bunları affettim' demek, bunlara prim vermekten öte bir şey değildir. Gösteriler şiddet içinde yapılırsa, bunu önlemek zorundayız. Kusura bakmayınız. Türkiye Cumhuriyet hükümeti ve onun kurumları, şiddet içerisinde yerine getirilmek istenen durumları önlemeye muktedirdir. Yapılan da budur. Kusurlu işlerin de biz devamlı biz üzerindeyiz. Ama hak ve hukunun kullanılması sınırı ile şiddete dönüşen sınırı ayırmamız gerekiyor. Bunu düzenleyenlerin de, vandalizme dönüşüyorsa, fikirleriyle, düşünceleriyle açıklamalarıyla bunları kınadıklarını ortaya koymaları gerekiyor. Ama maalesef görüyoruz ki zaman zaman basına da yansıyor. 'Şunlar iyi çocuklardır, onlar otobüse zarar verseler de, kent mobilyalarını özel kişilerini hak ve hukukunu dağıtsalar da, molotof atarak polis aracını, belediye otobüsünü yaksalar da hiç önemli değil, onlar şu cenahtandır, onları görmezden gelelim.' Olamaz böyle bir şey. Ne insanlığa, ne ahlaka, ne adaba, ne hukuka, hiçbir yere sığmaz.
KİŞİSEL KAVGAM YOK
Belediyeler dahil tüm sivil toplum örgütleriyle her bir noktanın ahengini sağlamak, bana verilen bir görev. Bunu sağlamaya çalışıyorum. Benim kimse ile bir kişisel kavgam olamaz. Polis vatandaşının can ve mal güvenliği için vardır. Polis aynı zamanda demokratik hakkımı kullanıyorum adı altında şehri kasıp kavuran, vandalizm yapanların zararının önlenmesi için devletin mevcudiyetinin tek sebebi olarak vardır.
'BİZİM ÇOCUKLAR' DİYORLAR
Öyle yer oldu ki itfaiye gelemedi, polisin TOMA'sı yanan bankayı, dershaneyi, yanan işyerini, yanan aracı söndürdü. Bunlar yapılırken 'TOMA'ya su veriyoruz, bizim çocukların üzerine su sıkıyor' demek, o zaman kusura bakmayın vandalizme, onların bir takım tehditlerine boyun eğme noktasındaki açıklamalardır. Başkan Bey ifade etmişti emniyet müdürümüze. Yani 'Bizim otobüsleri alıyorsunuz, gözaltına altına aldıklarınızı belediye otobüsüne veriyorsunuz.' Tamam. Görüntü açısından yanlışlık varsa, gözaltılar, alınan belediye otobüslerinde yapılmasın. Sadece bu otobüsler, polis kuvvetlerini taşımakta kullanılsın. Elbette, eyvallah. Ama o otobüsler park yokluğundan şuraya geldi. 'Efendim onları oraya dizmişler kalkan olarak kullanılıyor' da dediler. Bunların gerçekle uzaktan yakından alakası yok.
SİYASETE ALET ETMESİNLER
TOMA meşru ise, TOMA'nın kullanacağı su da meşrudur. O suyu belediye vermiyorsa alınabilecek noktalar bulunabilir. Devlet yalvararak iş yapmaz. En son su tankerleri getirilmişti. O zaman da su tankerleri veriliyor falan filan. Ortalık kargaşa ile şiddet ile kavrulurken, yıkılırken, yakılırken, bunu önlemekle görevlendirilen polis elini bağrına döşeyecek, seyredecek. Öyle mi? Devletimiz güvenlik kuvvetlerinin ihtiyaçlarını yine kamu kurumlarından ya da satın almak, kiralamak suretiyle çözümünü bulur. Kavgalarına, ideolojik siyasetlerine alet etmesinler. Siyasi alandaki problemleri devletin valisi üzerinde gündeme getirmesinler"