Başlarken
Vali Mustafa Toprak, göreve geldikten sonra 1 yıldır ayak üstü açıklamaların dışında İzmir'in tartışma konuları hakkında, basına kapsamlı röportaj vermedi. İzmir'in CHP'li belediye başkanları, hemen her gün, Özel İdare mallarının belediyelere devriyle ilgili açıklamalar yapıyor. İzmir basını, bu malların belediyelere teslim edilip edilmeyeceği, nasıl paylaşılacağı konusunu hemen her gün manşetten veriyor. Buna karşılık, Egeli SABAH'ın aylardır gündeme getirdiği İzmir'in kangrene dönmüş sorunları var... Körfez'deki kötü koku, deniz suyu kirliliği, arıtma tesisi, vahşi çöp toplama alanlarının durumları, CHP'nin arka bahçesi gibi kullandığı belediyelerdeki bankamatik memurları ve kaynakların ciddi bölümünün personel maaşlarına ödenmesiyle tıkanan belediyecilik hizmetleri... Vali Mustafa Toprak'la, CHP'lilerin ve İzmir basınının "konuşulmasından pek hazetmediği" İzmir'in sorunlarını konuştuk. İşte Vali Toprak'ın sorularımıza verdiği yanıtlar:
*
Ben vurdumduymaz bir insan değilim, gerçekler karşısında gerçek davranırım. Ahlaki ve ilkeli dururum. 24 saat çalışıyorum. Birileri gündem oluşturuyor, bizi hedef gösteriyor. Bu memlekette yapılacak çok iş var halbuki. Bu işler hiçbir zaman tartışılmıyor. Manşete getirilmiyor, yazılmıyor. Yazılmak istendiği an, bir suni gündemle üstü örtülüyor. Esasen hizmetle ilgili, çalışmalarla ilgili, insanları mutlu edecek hizmet aksaklıklarıyla ilgili konuların gündeme taşınması gerekir. Gündem belirleyiciler, kentin gündemini başka alanlara kaydırıyor. Şehrin en önemli sorunlarını çözmesi gerekenler konuşmazken, açıldığında üstünü şöyle ya da böyle kapatırken, yüzde 5-10 bile gündemde olmaması gereken olaylar şehrin gündeminde tutulup hedef saptırılıyor, beceriksizliğin üstü örtülüyor. Bu şehir bunu hiçbir şekilde hak etmiyor. Vatandaşın hizmete susamış olduğunu görüyorum. Ama kalemlere hükmetme gücünü kullananlar, kalemin gücünü (basını kastediyor), tek pencereden, at gözlüğünün içinden bakışla gerçekleri görmeyi engelliyor. Olay budur.
HARMANDALI PATLAYABİLİR
Gündemi haksız şekilde meşgul ederek kendisine yönlendirme yapanları Allah'a havale ediyorum. Mesela çöp ayrıştırma ve ayıklama sistemlerinin devreye girmesi ve entegre sistemlerinin oluşturulmasına bakalım. Allah korusun, endişe ediyoruz ve korkuyoruz ki Harmandalı'ndaki çöp alanı patlamasın. Sıkışma olabiliyor. Bir yerde yapılacak ama bu memleketin çöpünü başka bir yere götürme gibi bir durum var mı? Ama bunları tartışan yok efendim. İzmir'e Kemalpaşa'dan girildiğinde bir koku yayılıyor. Kanal kokuyor. Niye kokuyor? Bu, şehrin çözülmesi gereken bir problemi değil mi? Kendi görevlerini yapmayıp, gündemi meşgul edip, başkasını haksız bir fiille suçlayarak, suçlatarak, hedef göstermek, hiçbir şeye sığmaz ve yakışmaz. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Yani yetki kullanan ya da yetki kullananları denetleyen ya da yetki kullanan komisyon olabilir. Bunların yanlış bir yaklaşımı ve yanlış bir kararı varsa Türkiye Cumhuriyet hukuk devleti gerekeni yapar. İlgili mekanizmalara başvurulduğu taktirde doğruluğu yanlışlığı ya da o merciler nezdinde bir görüş ortaya konabilir. "Vali yanlıştır. Vali bu memleketi sevmiyor. Vali bu memlekete ihanet ediyor" yaklaşımlarının gerçekle alakası yoktur. İftira niteliğindeki yaklaşımlarla insanların zihninde karışıklık uyandırmak çok yanlıştır. Bir 5 yıl, 10 yıl daha, ne kadar giderse kentin gündemini başka konularla kilitleyerek, yapılması gereken çözüm odaklı hizmetin gündeme gelmesini engelleme girişimidir. Vali olarak hiçbir şekilde kentin menfaatlerine, güzelliklerine, kalkınmasına, gelişmesine karşıt bir görüşüm olmaz. Ama öyle bir hizmet vardır ki yerel yönetim tarafından verilmesi gerekiyor, öyle bir hizmet var ki kamu kurumu tarafından verilmesi gerekiyor, öyle bir hizmet var ki bakanlıklar tarafından verilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti birleşik yapıdan, tek bir yapıdan oluşuyor. Bu üniter yapı yokmuş gibi sanki eyalet sistemi varmış gibi toplumu yanlış nitelikte, zihinsel olarak bölecek nitelikte bir takım yaklaşımlarda bulunmak yanlıştır. Burada ayrı bir eyalet sistemi yok. 'Şuranın parası buraya gitti. Buranın parası şuraya gitti. Buranın hak ve hukukunu başka bir yere gönderiyorsunuz' diye doğru ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir takım yaklaşımlarla insanların zihnini karıştırmak yanlıştır. Dolayısıyla köy tüzel kişilikleri mahalleye dönüştürüldüğü için kalktı. Kapanan belde belediyeleri ilçe belediyeleriyle birleşti. Görev itibarıyla Büyükşehir'e geçen yetkiler var. İlçe belediyelerine geçenler var. Şunu unutmamak gerekiyor. 6360 sayılı kanunun öncesindeki 5397 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nda, İl Özel İdaresi'nin görev yetki ve sorumluluk maddesi okunursa, orada sadece yetki ve sorumluluğun belediyelere devredilen içme suyu, kanalizasyon, itfaiye, mezarlık hizmetleri ve ana yol bulvarları yapmak dışında ciddi önemli görevleri olduğunu ifade edebiliriz. İl Özel İdaresi bugüne kadar sosyal hizmet görevlerini de yerine getirmiştir. Kim yapacaktır? Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yapmaya devam edecektir. İl Özel İdaresi'nin milli eğitim ile ilgili ana görevleri de vardır. Yaygara ve kanaat oluşturuluyor. Bu doğru değildir. Şüphesiz ki kanun İl Özel İdarelerindeki tüm personelin ve ESHOT'a, İZSU'ya, Büyükşehir'e ya da işçilerin ilgisine göre ilçe belediyesine ya da büyükşehir belediyesine devrine ilişkin hüküm getirmiştir. Belediyeler baksınlar bütçe içindeki personel gider yükü yüzde 30'u aşmıyorsa, dolu boş kadro cetvelinde müsaitlik varsa, bütçesi uygunsa, kadrosu uygunsa çalıştırmaya devam etsinler. Onların karşılığı da zaten bu yeni yapıyla birlikte genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan pay ile dağıtılıyor"
DOĞRU YA DA YALAN
Karşıyaka Belediye Başkanı ile konuştum, belediyeye 29 personel verdik. Bu personelden 5 ya da 7'sini seçip aldı "Bize yardımcı olun, personel yükümüz fazla' dedi. Aldıkları personelden geri kalanını ihtiyaç fazlası bildirdiler. Baktığımızda Karşıyaka Belediyesi'nde personel giderlerinin genel bütçe giderlerindeki payının yüzde 15.5 civarında olduğunu gördük. Reddettik. Onun yerine bakınız Menemen'de yüzde 30'un çok üzerindeydi. Buca'da çok üzerindeydi. Narlıdere'de çok üzerindeydi. Balçova'da çok üzerindeydi. Belediyelerin teklifi üzerine kabul ettik. O zaman benim aynı peşin fikirli ya da farklı davranışım varsa aynı belediyelere karşı yapmam lazım. Diyorlar ki, 'Bir şey söyleyeyim doğru ya da yalan etki uyandırsın gerisi önemli değil. Zaten vatandaş ilk söylenene bakar.' Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Hiç kimse sormazsa, ahlak sorar vicdan sorar. Yanlış sütunlarla insanları yanlış noktalara göndermenin alemi yok. Köylerden köy tüzel kişiliklerine ait mal varlıkları, belde belediyelerinin mal varlıkları yüzde yüze yakını ilçe belediyelerine verilmiştir. Öyle olsaydı, o zaman onları da hazineye verirdik.
PERSONELİ NİYE İSTEMİYORLAR
Belediyeler Özel İdare malları konusunda çok ciddi bir ısrarı söz konusu. Bir taraftan da personeli devralma konusunda pek istekli değiller. Kanun ne diyorsa ona göre davranıyoruz biz. Kanun diyor ki: Personeli belediyelere devredin. Belediyelere vermiş olduğumuz personelin giderlerini genel bütçe vergi gelirlerinden aktarıyorum. Personeli almamak ya da ihtiyaç fazlası göstermek için geçiş döneminde atama yaparak kadroları doldurmak ne kadar kural ve kaidelere, mevzuata, insanlığa uyar? Öbür tarafa geliyoruz; mal varlığı... Diyoruz ki Özel İdare'nin 100 ana hizmet alanı var. Belediyeler bu hizmet alanlarının 5'i, 6'sını ilgilendiriyor. Zaten ilgili ihtiyaç varsa veriliyor. Bunlar bana hakaret edebilir. Bana hakaret ettirebilir. Beni kullanarak gündemi meşgul edebilirler. Bunlar ahlaki değildir diyorum. İl Özel İdaresi'nin malları bir yere gitmiş değil. Yanlış kullanılmış değil. Devletin valisi bu ilin de valisidir. Bu ilin haklarını hukukunu sonuna kadar korur. Dolayısıyla iyi niyetli davranış, herkesin dikkatle izlemesi ve güvenmesidir. Yapılan bir yanlış varsa ona hep birlikte sesimizi yükseltelim.