ABD Kongresi'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Dış Ilişkiler Komitesi'nin Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi'nde çarşamba günü Türkiye aleyhine düzenlenen "15 Temmuz Darbe Girişiminden Sonra Türkiye" konulu oturum düzenlendi. Oturuma FETÖ bağlantılı olduğu belirtilen akademisyen ve eski Emniyet Müdürü Ahmet Sait Yayla son anda davet edildi. Türkiye yanlısı grupların tamamı Erdoğan yönetimine eleştirel bakan isimler dışında Türk hükümetine olumlu birini oturuma ekleme çabaları ise başarısız oldu. Yayla'yı konuşmacı listesine ekleyen Avrupa Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Dana Rochrabacher Gülen yanlısı görüşleriyle biliniyor. Rochrabacher'in oturumun açılışında Türkiye'yi ve Türk hükümetini hedef alan sözleri dikkati çekti. Darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğuna inanmadığını vurgulayan Rohrabacher, aynı zamanda FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi için Türkiye'nin daha fazla ve somut kanıtlar sunması gerektiğini savundu.
Birinci hedef Erdoğan ikinci hedef Putin’di
YAYLA'DAN CİHAT ÇIKIŞI
Geçen ay çıkarılan KHK ile Harran Üniversitesi'ndeki görevinden alınan ve üniversitedeki odası polis tarafından basılan Yayla da, oturum sırasında "Gülenci" olmadığını iddia etti. Sunumunda darbenin arkasında FETÖ elebaşı Gülen'in olmadığını savundu. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve ailesinin DAEŞ'i koruduğunu ima eden Yayla, darbe sonrasındaki tasfiye listelerinin de hazır olduğunu belirterek, darbenin arkasında hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olduğunu ima etti. Yayla konuşmasını, "Bir tirana karşı savaşmak cihattır" diyerek bitirdi.
ABD'YE GİTTİ BİR DAHA DÖNMEDİ
Şanlıurfa
Asayiş Müdürlüğü'nden akademisyenliğe geçiş yapan Ahmet Sait Yayla hakkında yerel basında ciddi iddialar bulunuyor. 2015 sonbaharında bir aylığı na ABD'ye gelen Yayla, sağlık gerekçelerini öne sürerek bir daha Türkiye'ye dönmedi. Yayla'nın Başkan Yardımcısı olarak çalıştığı Şiddetli Aşırılık Çalışması Uluslararası Merkezi (ICSVE) de şeffaf değil. Merkezin adresi ve yasal statüsü belli olmadığı gibi, varsa yönetim kurulunda da kimler olduğu bilinmiyor. Merkezin kim ya da kimler tarafından fonlandığı bilinmiyor. Merkezin kurucusu Anne Speckhard ise SABAH'ın sorularını yanıtsız bıraktı.
ROCHRABACHER, GÜLEN'İN İADESİNE KARŞI
Rochrabacher
19 Temmuz'da yayımladığı bir basın açıklamasıyla Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesine karşı çıkmış ve Gülen'in pasifist bir Sufi olduğunu ve şiddetli bir darbenin parçası olamayacağını savunmuştu. Kongre'deki oturum sırasında da Gülen'i savunan Rochrabacher, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminin Gülencileri tasfiye edip yerlerine radikal İslamcılar'ı koyduğunu söyledi. Gülenciler'in 17-25 Aralık 2013'te Türk hükümetinin yolsuzluklarını ortaya çıkararak "tiranlığa" karşı mücadele ettiğini söyleyen Rochrabacher, "Bana Gülencilerin yaptığı olumlu gibi görünüyor. Bir megalomanyaka karşı mücadele ediyorlar" dedi.
'ÜÇ KİŞİLİK YER VAR' DİYEREK BİZİ ALMADILAR
Oturuma FETÖ'yle bağlantılı olduğu iddia edilen ve Türk pasaportu iptal edilen Ahmet Sait Yayla'nın son anda konuşmacı olarak davet edilmesini, Washington DC'deki Türk sivil toplum kuruluşları da tepkiyle karşıladı. Turkish Heritage Organization (THO) Başkan Yardımcısı Ali Çınar, konuyla ilgili olarak "Bu oturuma katılmak için birkaç haftadır çaba gösteriyoruz, ancak alt komite yöneticilerinin 'Sadece üç kişilik yerimiz var' mazeretiyle karşılaştık. Oturum sabahı Yayla'nın eklendiğini üzülerek gördük. Bu tür çabalar, Türk-Amerikan ilişkilerinin daha iyi olmasına hizmet etmiyor" dedi.
"15 TEMMUZ'A DAHA DERİNLİKLİ BAKMALI"
Oturuma FETÖ'cü Yayla'nın dışında Atlantik Konseyi'nden Aaron Stein, Amerikan İlerleme Merkezi'nden (CAP) Alan Makovsky ve Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ) Nina Ognianova katıldı. FETÖ'nün uzun yıllardır devlet kademelerine ve orduya sızdığının herkes tarafından bilindiğine işaret eden Aaron Stein, Türkiye'de büyük bir kesimin darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğuna inandığını ifade etti. ABD'de 15 Temmuz gecesi yaşananların hala tüm boyutlarıyla anlaşılmadığına dikkat çeken Stein, bu ölçekteki bir girişime "daha ciddi ve derinlikli bakılması gerektiğini" kaydetti. Alan Makovsky de Türk-Amerikan ilişkileri açısından kritik bir dönemeçten geçildiğini dile getirerek, "Türkiye'de darbe girişiminin bir yerlerinde ABD'nin parmağının olduğuna dair bir inanç olduğunu" belirtti. 15 Temmuz'dan sonraki anketlerde Türk halkı nezdinde ABD karşıtı söylemin giderek yükseldiğini ifade eden Makovsky, "Darbe girişimine karşı reaksiyonumuzu dengeleyecek daha iyi bir iş çıkarabilirdik." ifadelerini kullandı.