Onunki adım adım bir hayale ulaşma öyküsü… Öyle ki, 13 yaşında TRT'de izlediği bir konserle aklına ve gönlüne yazılıyor. "Bir gün ben de bu orkestrada çalacağım" diyor içinden. Keman sanatçısı Hande Küden'den bahsediyoruz. Dünyanın sayılı klasik müzik dev ekiplerinden Berlin Filarmoni Orkestrası, birinci keman grubuna asil üye olarak kabul edilen ilk Türk keman sanatçısı kendisi. Bugünlerde dünya basını ondan bahsediyor. Tebrik üzerine tebrik alıyor. Küden'le göğsümüzü kabartan başarısını ve müzik serüvenini konuştuk.
- Berlin Filarmoni Orkestrası'na gelmeden öncesini de merak ediyoruz. Nasıl bir aile ortamında, nerede büyüdünüz?
- Annem yedi sene boyunca Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde dekanlık yapmış güçlü bir kadın, babam ise kendini aynı fakültede bilim insanı olarak yetiştirmiş, Türkiye'de elma ve kiraz çeşitlerini geliştirmiş profesörlerdendir. Ağabeyim Cihan Küden aynı üniversitede diş hekimidir. Hepimiz Çukurova Üniversitesi'nin meyveleriyiz denebilir.
- Müziğe ilginiz nasıl başladı? Ailede ya da çevrede rol model olabilecek bir müzisyen var mıydı mesela?
- Şarkı söylemeyi çok severdim sanırım anneannemden gelen bir yetenek. Anasınıfı öğretmenimin benim kulağımın müziğe yatkın olduğunu annem ile paylaşması sonucu Adana'da Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nın çocuk korosunda söylemeye başladım.
- Keman nasıl girdi hayatınıza? Bunca enstrüman varken kemanda sizi çeken ne oldu? Ruhunuza hangi yönleriyle yakın hissettiniz kemanı?
- Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nın çocuk korosu ile birlikte yaptığı bir konserde dinlediğim küçük bir kemancıdan çok etkilendim ve aileme keman çalmak istediğimi söyledim. Beni ciddiye alarak Adana'da Ç.Ü.D.K.'ına yönlendirdiler.
- Eğitim sürecinizden bahseder misiniz?
- Çok disiplinli bir çalışma ve verdiğim emekler sonucu bu noktaya geldim. Etrafımda bana yardımcı olan insanlara, hocalarıma çok şey borçluyum. Çok şanslıydım, beni destekleyen bir ailem, keman hocam Daniya Kaynova ve aynı zamanda da eşi viyolonsel sanatçısı Slava Kaynova vardı. Beni her türlü çok iyi yetiştirdiler. Yılda yaklaşık 15-20 hem solo hem de oda müziği konserleri verirdik. Çok önemli deneyimdi benim için. Sonrasında ünlü viyola sanatçısı Tabea Zimmermann ile yaptığım çalışmalar beni müzisyen olarak daha da farklı bir seviyeye taşıdı.
- Berlin Filarmoni uzunca yıllar hayalini kurduğunuz bir düş müydü?
- 13 yaşımdan beri çalmayı hayal ettiğim bir orkestraydı. Küçükken TRT'nin yayınladığı yeni yıl konserlerini izlerken ilk kez hayalini kurmuştum. Bir gün bu orkestrada çalacağım demiştim anneme de. Onların da bana inanması sonucu yıllar sonra bu hayalim gerçekleşti. Ailemin desteği olmasaydı şu zamana kadar kazandığım başarıların hiçbirini gerçekleştiremezdim.
- Orkestraya kabul edilme süreciniz de hemen olmamış. O süreci anlatır mısınız?
- Almanya'da her orkestrada kadro sınavını kazandıktan sonra bir-iki yıl sözleşmeli olarak deneme süresine tabi tutuluyorsunuz. En az bir sene olmak şartıyla bu sürecin sonunda tekrar tüm orkestra sizin hakkınızda oylama yapıyor. Tüm orkestranın en az dörtte üçünün evet oyu alındığı takdirde o zaman kalıcı kadroya geçebiliyorsunuz. Çok zor bir süreç ve bu süreçte gruptaki çalışınıza ve insanlarla olan uyumunuza bakılıyor.
- Berlin Filarmoni'ye kabul edildiğinizi öğrendiğinizde neler hissettiniz?
- Çok mutlu oldum. Bu süreci başarıyla atlattığım için de rahatladım.
- Büyük bir orkestrada çalmak nasıl bir his? Bunun size verdiği duyguyu biraz açmanızı rica ediyorum.
- Berlin Filarmoni'yi herhangi bir orkestranın arasına koyamam. Onların sesi ve çalma şekli bana uyduğu için ben de çalarken onlarla beraber dalgalandığımı hissediyorum.
- Kalabalık bir ekiple müthiş bir uyum ve iş birliğiyle müzik yapmanın günlük hayatınıza, ruh halinize ne gibi olumlu katkıları var?
- Yaptığım işi, iş olmaktan çıkarıp tutkuya dönüştürdüğüne inanıyorum. Mesela bir gün piyangodan milyoner bile olsam, para kazanmama gerek kalmasa da Berlin Filarmoni'deki işimi asla bırakmam…
- Klasik müzik dışında hangi müziklere ilgilisiniz?
- Caz müziği çok dinlerim, en çok da eskilerden Ella Fitzgerald'ın tüm şarkılarını çok severek dinlerim.
- Orkestra dışında özel işler yapmayı düşünüyor musunuz? Kendi besteleriniz var mı?
- Hayır, sadece ara sıra kendi grubum olan Lepidus Quartet ile turnelerimiz oluyor ve ayrıca solist olarak da konserler veriyorum.
BENİM İÇİN MUTLULUK BERLİN FİLARMONİ DEMEK
- Keman çalarken nasıl bir duygu halinde oluyorsunuz. Özellikle sahnede tabii? Neler düşünüyorsunuz, zamandan mekandan kopup kendi iç dünyanıza mı dalıyorsunuz mesela…
- Bazen kelimelerle ifade edemediğim duyguları ve düşünceleri keman aracılığıyla ifade ettiğimi hayal ediyorum. Eğer neşeli bir eser ise neşelendiğimi, hüzünlüyse aynı şekilde hüzünlendiğimi hissediyorum ve bunu notalar aracılığıyla dışarıya aktarıyorum.
- Berlin Filarmoni müzisyen kariyeriniz için size ne ifade ediyor?
- Çok tatmin olarak çaldığım bir orkestra. Dolayısıyla benim için mutluluğu ifade ediyor.