Geçtiğimiz Mercedes- Benz Fashion Week Istanbul'da gerçekten modanın ve tasarımın peşinde koşanlar için sayısız ilham verici hikaye vardı. Bunlardan biri de kesinlikle Günay kardeşlerinki... 1994 doğumlu Şebnem Günay'ın ismini hatırlıyor olmalısınız... Ailesiyle 19 yaşında İstanbul'a taşınan ve İMA'daki (İstanbul Moda Akademisi) eğitiminin ilk yılında Paris'te Who's Next fuarında en iyi tasarım ödülünü kazanan genç tasarımcı. İsmini bu şekilde hatırlayamadıysanız "Sokak stilinden ilham alan kıyafetlerini Gigi ve Bella Hadid'in giydiği genç tasarımcı" diyeyim o zaman... Son moda haftasında Günay kadar dikkat çeken bir başka isim daha vardı. O da gurbet kavramından yola çıkarak iddialı bir erkek koleksiyonu hazırlayan ve ünlü rap starları giydirmeyi hedefleyen 1998 doğumlu kardeşi Şebnur... Avrupa'da yetişmiş, bir ayakları hâlâ Avrupa'da olan bu iki genç kız ile Türkiye'deki moda serüvenlerini, ayakta kalma maceralarını konuştuk...
19 YAŞIMDA TÜRKİYE'YE DÖNDÜM
- Belçika'da doğmuş ve İstanbul'da moda eğitimi almış iki kız kardeş... Ve her ikisi de ayrı ayrı markalarıyla kendilerinden bahsettiriyor. Bize biraz aile hikayenizden bahseder misiniz?
- Şebnem Günay: Dedem kömür
madeninde çalışmak için
Belçika'ya ailesiyle birlikte taşınıyor.
Annem terzilik üzerine
eğitim almış. Babam de tekstil
üzerine çalışıyor. Ben 19 yaşımdayken
babamın işlerini
Türkiye'den yönetmeye
karar vermesi üzerine
yeniden Türkiye'ye
taşındık.
- Zorlandınız mı Türkiye'de peki?
- Şebnem Günay: Çok hem de. Bambaşka
bir bakış açısı var.
Avrupa'da biri size
"12.00'de geleceğim"
diyorsa gerçekten de
12.00'de geliyor. Ya da
özel okul, devlet okulu
farkı olmadığı için kimse birbirinden farklı
görünmüyor. Okula kendi yemeğinizi getiriyorsunuz.
Maddi olarak sahip olduklarınız
kimseyi çok da ilgilendirmiyor.
"AVRUPALI KÖYLÜ" DİYENLER OLDU
- Neden böyle bir şey söylediniz şimdi?
- Şebnur Günay: Türkiyede gençlerin
düşünce yapısı ve alışkanlıkları Avrupa'dan
çok farklı. Okulda yanınızda öğle yemeğinizi
getirmeniz yadırganabiliyor. Ya da kullandığınız
araba markası, oturduğunuz semt bakış
açıları için önem taşıyor. Ben de belki Avrupa
zihniyetine alıştığım için ne okulumu,
ne dersimi, ne ödevimi aksattım. "Avrupalı
köylü" diye şaka yapan arkadaşlarımız bile
oldu.
- Peki buranın sevdiğiniz yönlerinden bahsedelim biraz da...
- Şebnem Günay: İnsanlar fedakar ve
modaya meraklı. Ayrıca kumaşlar için bir
cennet. İşlemeler, detaylar. Bir tasarımcının
yaşayabileceği en güzel yerlerden biri... Ayrıca
sosyal medyaya o kadar meraklı ki herkes,
markanız çabuk duyuluyor. Çok hızlı ilerliyorsunuz.
ARKA ARKAYA ÖDÜLLER ALDI
- Peki tasarıma başlama öykünüze geri dönmek istiyorum. Var mıydı ikinizin de aklında böyle bir tasarımcı olma fikri?
- Şebnem Günay: Yoktu. Ben lisede
muhasebe eğitimi aldım. Babam da şirkette
yönetim kısmında onunla birlikte olmamızı
istiyordu. Liseyi bitirdikten sonra İMA'da
okumaya karar verdim. Doğrusu moda tasarımcısı
olabileceğimi düşünmüyordum. Ama
sonra arka arkaya ödüller aldım. Bu sezon da
ilk defa tek başıma mini runway'de koleksiyon
tanıttım. Herşey çok çok iyi gidiyor şu
an markam için.
GURBETÇİ OLMAK İŞİME YANSIDI
- İnternet üzerinden satıyordunuz koleksiyonunuzu öyle değil mi?
- Şebnem Günay: Evet. Ayrıca Vitruta'da satılmaya başlandı. Bir de ilkbahar-yaz koleksiyonum Çeşme'de bir butikte satılmaya başlanacak. Ama esas haber iki hafta sonra Topshop'ta ürünlerim satılmaya başlanacak. Ürünleri gönderme aşamasındayız. Markanın Oxford Street'teki mağazası içinde benim koleksiyonuma bir corner ayrılacak ve Topshop kendi internet sitesinde parçalarımı satacak.
- Peki size gelmek istiyorum. Erkek koleksiyonunuz gerçekten çok konuşuldu. Bu kadar genç bir tasarımcı olarak gurbet kavramından esinlenmeniz ve Türkiye'ye ait detayları koleksiyon parçaları içine yerleştirmeniz çok iddialıydı...
- Şebnur Günay: Ben sanat eğitimi aldım Belçika'da. Önce kalıp ve tasarım üzerine kısa bir eğitimi aldım. Sonra İMA'da kalıp eğitimimi sürdürdüm. Sonrada İMA'da moda tasarım eğitimini tamamladım. Eylül ayında mezuniyet defilemi gerçekleştirdim. İkinci defilem de mart ayında gerçekleşti. Gurbetçi olmak aslında benim hikayem, kendimi de anlatmış oldum. Oraya gidince bize Türk diyorlar. Buradayken Avrupalı ve yabancı olarak bakıyorlar. Nereye ait olduğumuz belli değil aslında.
- Peki aynı işi yapan iki kardeş, var mı aranızda kıskançlık?
- Şebnur Günay: Yok asla.
- Şebnem Günay: Benden daha iyi olsun.
Modakazanı
BALEYE TASARIMCI ELİ DEĞERSE
Moda tasarımının elinin dokunmadığı bir alan yok. Özellikle de sanat ve moda tasarımı her zaman el ele ilerliyor. Geçtiğimiz hafta da bunun örneklerinden birini gördük. Teatro dell'Opera di Roma'da gerçekleştirilen Nuit Blanche isimli bale gösterisinin büyüleyici kostümleri Dior modaevinin kreatif direktörü Maria Grazia Chiuri tarafından tasarlandı.
MÜCEVHER SERGİSİNDE BİR TÜRK
Türk mücevher tasarımcıları da teker teker Türkiye'nin tasarım gücünü dünyaya gösteriyor. Toz Design markasının tasarımcısı Leyla Taranto, 9-13 Nisan tarihleri arasında The Museum of Arts and Design New York'ta yer alan isimler arasında olacak. LOOT: MAD About Jewelry 2019 isimli bu özel sergi, tanınmış ve gelecek vaat eden 55 uluslararası mücevher tasarımcısını bir araya getiriyor.
TÜRK SİTESİ İÇİN ÖZEL TASARIM
Dünyanın ilk tesettürlü modeli olarak tanınan Halima Aden'in ismini ilk olarak Kanye West'in defilesinde podyuma çıkmasıyla duymuştum. Geçtiğimiz hafta İngiliz Metro gazetesi bu ünlü ismin Türk alışveriş sitesi Modanisa için 27 türbandan oluşan özel bir koleksiyon hazırladığını yazdı. Bu özel koleksiyon İstanbul Muhafazakar Moda Haftası'nda tanıtılacak.
HAFTANIN KONUĞU?
Hande Çokrak Taviloğlu'nun tercihleri
MUDO'nun kreatif direktörü Hande Çokrak Taviloğlu, rengarenk ve iddialı giyim tarzıyla her zaman stilinden konuşturan isimlerden... Baharı karşıladığımız şu günlerde bize ilham vermesi için Taviloğlu'na stil ve alışveriş soruları yönelttik.
Stilimi sıradışı, modern ve renkli sıfatlarıyla tanımlayabilirim.
Mudo'nun kadın koleksiyonunu hazırladığım için en çok Mudo'dan alışveriş yapıyorum itiraf edeyim. Bu sezon için ilk aldığım parça ise 70'ler havasında, nostaljik, midi boy bir elbise.
İşim gereği trendleri takip ediyorum. Belki bu yüzden de pek alışveriş yapmıyorum. Sadece çok beğendiğim ürünleri satın alıyorum.
Rahat giyinmeyi tercih ettiğim için dolabımda farklı kesimlerde bir çok denim pantalon var.
20 senedir her gittiğim yerden vintage aksesuvarlar ve kıyafetler topluyorum. Dolabım eski kıyaferlerle dolu diyebilirim.
Şu an trend olsa da üzerinde markanın logosu olan kıyafetleri tercih etmiyorum.
Bu sezon moda olan pastel tonlardan mint yeşili, bebek mavisi, lavanta ve limon sarısı gibi renkleri çok sık tercih ediyorum.
BORA AKSU'NUN
HONG KONG ÇIKARMASI
İzmir'de doğan Bora Aksu, Londra'da eğitim aldığı Central Saint Martins'te, henüz mezuniyet defilesi sırasında fark edildi. Dolce&Gabbana ikilisi Aksu'nun tüm koleksiyonunu satın alarak gazetelere konu olmasını sağladı. 2003 yılında Londra Moda Haftası'nda koleksiyonunu sergiledi ve o gün bugündür her sezon daha da başarılı ve konuşulan işlere imza atıyor. Türkiye'nin yurt dışındaki guruları arasında yer alan Aksu cephesinde arka arkaya iki güzel haber var. Biri Aksu markası bundan sonra çocuk koleksiyonu da üretecek. Ve çocuk koleksiyonunun satıldığu butik mayıs ayında Londra'a kapılarını açacak. İkinci haber ise tüm dünya devlerinin fethetmeye çalıştığı Çin ve Uzakdoğu'yu Bora Aksu'nun çoktan fethetmiş olması. Geçtiğimiz günlerde Hong Kong'daki butiğinin kapılarını açan ünlü tasarımcı her Türk tasarımcısı için gerçek bir ilham kaynağı.