- İstanbul kurtlar sofrasıdır. Siz de kurt oldunuz mu bu şehirde?
- Ben hâlâ olmadım. Hâlâ Ankara'yla olan iletişimimi koparmadığım için ve evimin orada olmasından dolayıdır belki. Beş sene sonra yine konuşalım. Ancak o zaman söyleyebilirim, İstanbul'a tam anlamıyla taşındıktan sonra (gülüyor). Bigs Chef's'i kurduktan sonra 2009'da artık İstanbul'da şube açma fikri iyiden iyiye oturmaya başlamıştı. İşte o zaman Saruhan Tan çıktı karşıma. 'İstanbul'a gelmek istiyorsanız ben ortak olmak isterim,' dedi. Hem riski paylaşmak hem de bir işte omuz omuza verme fikri çok hoşuma gitti. Kabul ettim. Tam o günlerde Ferit Şahenk bir Ankara ziyaretinde bizim Bigs Chef's'e yemeğe geldi. O da kırılma noktamdır. Hayat bence tesadüf ve işaretlerle dolu. Her olumsuz olayın sonunda olumlu şeyler olacağına da inanan bir yapım vardır. Ferit Bey yemeklerimizi, ekibimizi o kadar beğenmiş olmalı ki, bana 'Neden İstanbul'a gelmiyorsunuz?' diye sordu. 'Karar verdik, geliyoruz ama yer arıyoruz,' dedim. 'Bizim yer var,' dedi. Şu anda Etiler'deki Bigs Chef's'in olduğu yerdi orası! Ertesi gün uçağa bindim ve beş gün içinde orayı kiraladım! İlk başladığımız nokta o kadar ses getirdi ki, şans, çok çalışma ve işini severek yapan, yıllardır birlikte çalıştığım ekiple hızla yükselişe geçtik.
Erdebil Köşkü'nde büyüdüm
- En büyük hayaliniz nedir?
- Barış süreciyle birlikte iş adamları doğuya çıkartma yaptılar. Uçaklarda yer bulmam mümkün değil. Ben de sıklıkla Diyarbakır'a gidiyorum. Diyarbakır benim ana, ata yurdum. Toprağım. Annem Nakipzadeler'in kızı, babam Cizrelioğulları'ndan. İkisi de Diyarbakır'ın köklü ailelerinden... Bir Diyarbakırlı olarak topraklarıma yatırım yapacağım. Tıpkı İstanbul'daki şubelerimizde olduğu gibi Diyarbakır'da 'Brunch'lı Jazz' sabahlarına az kaldı. Her yaz tatilinde Dicle kenarında, şu anda müze olarak ziyaret edilen Erdebil Köşkü'nde düğünlerle, taziyelerin bir arada yaşandığı hem kahkahalarla, hem ağıtlarla dolu günler yaşayarak büyüdüm... Kalabalıklar içinde ve sevgiyle... Damdaki tahtlarda, cibinliklerin içinde yıldızları sayarak uykuya daldığım geceleri dün gibi hatırlıyorum. Biliyorsunuz o coğrafyada gökyüzü geceleri pırıl pırıldır. Sonra terör belası Diyarbakır'ı sardı ne yazık ki. Sonraki yıllarda da gidip gelmeye devam ettik ama eski tadımız tuzumuz kalmamıştı. Bugüne geldiğimizde barış süreci ile huzurun tekrar sağlanacağına olan inancım sonsuz. Silahların susmasıyla Diyarbakır'ın tekrar eski günlerine döneceği kesin! Gaziantep'te İmam Çağdaş'ın olduğu yerde et satıyoruz artık. Samsun'da, Adana'da, Mersin'de şube açtık. Sırada Diyarbakır var. Anadolu'nun Papermoon'u olmak istiyoruz
- Korku ve kaygılarınızdan nasıl arınıyorsunuz?
- Pozitif bir yapım var. Biraz Polyanna'yım. Bazen yakın arkadaşlarım eleştiriyorlar. Her olaya 'Nasıl olsa hallolur,' diye bakarım. Gereksiz iyimserliğim var. Doğu kültürünün getirdiği o birbirine kenetlenme hali, büyük ailenin içinde büyümek, o sevgi ile sarmalanmak, o kalabalık iyi geliyor. Biz çok kalabalık bir aileyiz. Kuzenler, teyzeler, amcalar, halalar... Masalar kuruluyor 40-50 kişilik! Metropollerde insanlar yalnızlaştıkça kaygıları artıyor. Yalnızlık kaygıyı getirir. Ben buna çok inanıyorum. Kalabalıklarda kaygı azdır. Sevdiklerinizle birlikte olduğunuzda kaygılar kaygı olmaktan çıkar. Eskiden büyükanneler, torunlar, çocuklar hepsi bir evde yaşarmış. Herkes birbirine sevgi akıtırmış. Bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi? Büyük bir ailem olduğu için çok şanslıyım.
İnsan biriktirmek önemli. Para birikiyor, insan zor birikiyor
- Kadın girişimciler neden hâlâ az?
- Türkiye'de en büyük sorun; kadının sermayeye erişimi. Aslında kadın işi biliyor, kadın koca ile birlikte her işi yapıyor ama sermayeye erişmekte, finansman bulmakta erkekten daha fazla zorluk çekiyor. Dünyada kredi ve sermaye erişimi ancak bir teminat ya da gayrimenkul ipoteği ile mümkün. Kadınlara güven az. Oysa borçlarına sadık kalan, hiç aksatmadan ödeyen, ilk kadınlardır. İş hayatında koca ile ortaklığı ben hiçbir kadına hakikaten önermiyorum. İş hayatındaki birliktelik evliliği çok yıpratıyor. İş hayatı çok stresli, inişli çıkışlı. Mümkün değil iş hayatında sorun yaşamamak. Biz eşimle basamakları birlikte yukarı çıkarken o süreçte birbirimizi çok yıprattık. İş hayatında çok başarılı evli çiftler de görüyoruz. Yılmaz ve Gülden Yılmaz, Suzan ve Turgut Toplusoy götürebiliyorlar birlikte. Net görev tanımları yapmak gerekli. Aile şirketlerinde sorun sadece eşler arasında çıkmıyor ki... Anne, çocuk ve kardeşler arasında da oluyor.
- Bir lider olarak genişleyen kadronuzu yönetme tüyolarınızı merak ediyorum...
- Ekibime güveniyorum, inisiyatif tanıyorum. Bizim sektörümüz, siz istediğiniz kadar yaratıcı olun, günün sonunda servis elemanı arkadaşlarınızla müşteri karşı karşıya geliyor. Bu kadar büyümüşken, 16 şubeli bir kurumu yönetirken inisiyatif vermeniz lazım. Bu iş bir ticaret; keyif alınmadan yapılınca ruhunu kaybeder insan. Şeflerime çok güveniyorum. Yıllardır birlikte çalışıyoruz. 'Big Chefs'i kurarken sizin gibi büyük şefleri bir araya getirdim. Omuzunuza bu isimle sorumluluk veriyorum,' dedim. Birbirimizi hiç mahçup etmedik. İnsan biriktirmek çok önemli. Para birikiyor, insan zor birikiyor.