Günümüzde kadınların iş yaşamında yer almaları, bazı beraberinde getirdi. Çalışan rollerinde de yeni pencereler kadınlar ekonomik açıdan aynı ölçüde sorumlulukları da artmış durumda. Artık sadece evin düzeninden değil, evin geçimine destek olmaktan ve çocuklara ayrılacak zamandan da sorumlular. Bu nedenle de her annenin kendi koşullarına uygun pratik öneriler üreterek yaşam düzenini dengelemesi gerekiyor. Özgür Bilge Eğitim ve Danışmanlık Merkezi'nden Psikolog Serap Duygulu'nun çalışan annelere verdiği önerilerin ve çalışan anne hikâyelerimizin size bu konuda yol gösterici olmasını umuyoruz.
Çalışan kadın olmak
Kadınlar çalışmaya başladıklarında pek çok yükün de altına giriyorlar. Daha önceden var olan sorumluluklar ve görevler iki katına çıkıyor. Ev içi düzenden sorumlu olmak, bir eş olarak yapılması gerekenler, çalışan biri olarak yükümlülükler, anne olarak sorumluluklar, çalışan bir anne olmanın getirdiği suçluluk duygusu… Birçok sorunla ve duyguyla baş etmek zorunda kalan kadın her şeyin ötesinde anne olmasının verdiği hassasiyetle karmaşık duygular yaşıyor. Çalışma hayatının içinde yer almak elbette ki olumlu bir tutumdur. Alınan eğitimlerin karşılığında bu eğitimlerin gereğini yapmak ve hayatın, üretimin içinde olmak kadının ruh halini de çok olumlu etkiler. Bunun yanı sıra eğer doğru programlama yapılamazsa ağır sorumlulukların altına girmek yarardan daha çok zarar da getirebilir. Özellikle bazı durumlarda kadınlar, "Süper Anne Sendromu" diye bilinen bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. İyi bir eş, iyi bir ev kadını, iyi bir iş kadını, iyi bir anne olmak bazen kadınları o kadar bunaltır ki ciddi psikolojik sorunlarla uğraşmak durumunda kalabilirler. Bu kadar iyi şeyi bir arada yapabilmek gerçekten zordur ve kadınlar genellikle mükemmeliyetçi davranmaktan vazgeçmezler.
Kariyer sahibi anneler…
Hayat şartlarının giderek zorlaşmasından dolayı, çalışma hayatı yeterince ağırdır, ancak bir kadın aynı zamanda anneyse, çalışan bir kadın olma kısmı daha da zordur. Normalde düşünülecek şeyler sadece kadın olarak belki bazı sınırlar içerisinde kalabilirken anne olunca durum son derece sıkıntı verici olabilir. Söz konusu çocuklar olduğunda her an beklemedik kötü sürprizlerle karşılaşılabilir. Gün içinde gelen telefonla çocuğunun ateşinin çıktığını ya da okulda sorun yaşadığını öğrenmek bir annenin paniğe kapılması için yeterlidir. Anne olmak demek kötü sürprizlere asla hazırlıklı olmamak demektir. Hayatınızın tam orta yerinde yer alan yavrunuza gönüllü olarak yönetimi teslim etmeniz anlamına da gelebilir. Her şeyden ve herkesten önce canınızdan can verdiğiniz bir başka varlığa hayatınızı adamaya başlarsınız ve onun en iyi şekilde yetişmesini ümit edersiniz.
Zamanı iyi yönetmek
Çalışan bir annenin en büyük takıntısı çocuğuna yeterince zaman ayıramadığını düşünmesidir. Bu düşünceyle suçluluk duyguları geliştirebilir. Çalışmakla çocuğuna ait olan, çocuğunun hakkı olan zamanı ondan çaldığına inanır. Bir kadın aldığı eğitim doğrultusunda iş hayatı içinde yer aldığında aslında müthiş bir kendine güven, doyum ve üreten bir birey olmanın verdiği hazzı yaşar.
Buna karşılık çalışmayan bir kadın ise, diplomasının hakkını verememenin sıkıntısıyla ve üzerine yüklenen rutin ev işleri nedeniyle çoğu zaman gergin bir ruh hali içindedir. Bu gerginliği de zaman zaman olumsuz biçimlerde çocuğuna yansıtabilir. Bilinçaltında çalışamamasının nedeni olarak çocuğunu görebilir. Bazı durumlarda annelerin yaşadıkları suçluluk duygusunu kendilerince telafi etmek amacıyla çocuğuna çok fazla hediye aldığı ve ona veremediğini düşündüğü zamanı ve sevgi boşluğunu bu şekilde doldurmaya çalıştığı görülür.
Aynı şekilde bu suçluluk duygusu içinde çocuğunu aşırı şımartan, her istediğini yapan, çocuğun kaprislerine boyun eğen anneler olduğu da bilinir. Oysa çocuğun istediği, ne şımartılmak ne de sınırsız hediyelerdir. Onun istediği şey, sadece annesiyle zaman geçirmek ve birlikte olmaktır. Annenin ev işi yaparken, yemek pişirirken çocuğuyla konuşması ve onun yanında bulunmasına izin vermesi bile aslında bir beraberliktir.
Bu süre boyunca, birbirleriyle sohbet etmek, gün içinde yaşadıklarını paylaşmak çocuk açısından yeterli ilgilenilme duygusunu sağlar. Aslında, burada bütün mesele zamanı yönetebilmek ve iyi kullanabilmektir. Programlı davranabilen bir annenin, çalışsın ya da çalışmasın zamanı doğru kullanması, yaşantısının genelinde oldukça verimli olacaktır.
Özellikle çalışan anne için zamanı yönetebilmek çok önemlidir. Böylelikle çocuğuna, eşine, kendisine, evine ve işine yeterli ve gerekli zamanı ayırabilecektir. Programlı yaşamayı benimseyerek uygulayabilen bir anne, çocuğuyla ve çevresiyle olan ilişkisinde; gereksiz gerginliklerden, çatışmalardan, yorgunluğunun ve sıkıntısının nedeni olarak başkalarını görmekten, kendini yetersiz ve güçsüz hissetmekten ve olumsuz duygu durumlarından uzak olacaktır.
Öneriler…
Çalışan annelerin dikkat etmeleri gereken nokta, çocuklarına ayıracağı zamanın süresi değil, nasıl olduğudur. Çocuklar açısından birlikte geçirilen zamanın niteliği önemlidir. Beraber paylaşılan zaman süresince birlikte yapılan etkinlikler ve paylaşımın kalitesi önem taşır. Örneğin; işten eve gelen anne, yemek yapma telaşındayken, kendisiyle ilgilenmesini isteyen çocuğuna, "Git başımdan, çok işim var." demek yerine, bu anı birlikte vakit geçirmek için fırsat olarak görebilir. Çocuğunu mutfakta yanına alarak onun birtakım faaliyetler yapmasına fırsat verebilir ve böylece kendisi de sözel olarak onunla ilgilenebilir.
Bu durumda çocuk, hem annesiyle vakit geçirir hem de kendisiyle ilgilenildiğini hisseder. Anne çalışsın ya da çalışmasın, çocuklar sevgi kadar disipline de ihtiyaç duyarlar. Çocuk büyütürken, zaman zaman sınır çizmeli; kendilerine ve çevrelerine saygı duyan; toplum kurallarına uyum gösteren çocuklar yetiştirmek amacıyla bazı kurallar konulmalıdır.
Aşırı hoşgörü gösterilerek her istediği yapılarak büyütülmüş çocuklar ileride uyum ve davranış sorunları yaşayan bireyler olacaktır. Beraber olmak demek, birlikte sadece ders yapmak, onun ödevlerine yardım etmek demek değildir. Bu konu, genellikle aileler tarafından beraber bir şeyler paylaşmak gibi görünse de yanlış bir düşüncedir. Çocukla birlikte olmak özellikle onun seveceği bazı faaliyetleri, resim yapmak, spor yapmak, oyun oynamak, beraber bir film izlemek, parka ya da alışverişe gitmek gibi özel olarak paylaşılan aktiviteleri beraber yapmak demektir. Ödev ya da ders bu sayılanlardan farklı bir eylemdir ve akşama kadar annesini özlemiş bir çocuk; karşısında bir öğretmen değil, bir anne görmek ister. Hayatı kolaylaştırmak açısından annelere şunları önerebiliriz:
Çocuklarınızla fazla zaman geçirmeye çalışmaktansa, kaliteli zaman geçirin.
İş sonrası çocuğa düzenli zaman ayırın ve onunla birebir zaman geçirin.
Çocuğunuzun sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyduğunu bilerek aşırı hediye almayı bu ihtiyacın karşılığı görmeyin.
Çocuğunuzun çalıştığınız için vicdani rahatsızlık duyarak oluşturduğunuz zaaflarınızı, koz olarak kullanmasına izin vermeyin.
Zamanı yönetin, vaktinizi dengeli şekilde bölüştürün.
"Her saatimi planlıyorum"
Sema Emek/radyocu
Bir radyo programcısı olarak katılmam gereken albüm tanıtım geceleri, takip etmem gereken konserler, tiyatro gösterimleri, sinema galaları, çok sayıda etkinlik ve davet olmasına rağmen bebeğim doğduğu ilk zamanlar birçoğuna gidemedim. Şimdi 9 aylık ve hala emzirdiğim için gideceğim yerleri elemem gerekiyor. Süt sağıp bırakmam da pek işe yaramıyor, çünkü biberonla içmeyi reddediyor. Ama gündüz sadece 2 saat yayın yapıyor olmam büyük avantaj, bu sayede uyanık olduğu oyun saatlerini onunla paylaşabiliyorum. Zaten planlı yaşayan birisiydim, ama çalışan bir anne olarak neredeyse adım adım her saatimi planlıyorum, aksi takdirde her şey birbirine karışabilir. Tabii ki bebek bakımı ve ev işlerinde yardımcım var, ama yine de koordinasyonu benim sağlamam gerekiyor. Bu sayede çocuğuma, işime, evime ve sosyal çevreme yetişebiliyorum. Anne olmak zaten düşmeyen bir tempo gerektirirken çalışan annelerin hayatı maratondan farksız oluyor.
"Önceliklerimi belirleyerek hayatımı kolaylaştırıyorum"
Banu Özkan Tozluyurt/ Yönetim danışmanı
Öncelikle toplumumuzda anne iseniz çocuğun tüm sorumluluğu sizde gibi bir algı var. Bu çocuğun bir babası da var hâlbuki ama her görev anneninmiş gibi düşünülüyor. İşim gereği farklı şehirlerdeki şirketlere eğitim vermeye gidiyorum ve hep karşılaştığım soru şu: "Çocuğunuzu nasıl bırakıyorsunuz? Ne zor çocuğunuzun hali". Erkek meslektaşlarımla konuştuğumda böyle bir soru neredeyse onlara hiç gelmiyor. Baba yani erkek para kazanıyor sonuçta onun ilk görevi bu. Oysa anneye suçlu, bencil, kariyer delisi gibi bakılıyor. Kariyer planlama yapılırken de şirketlerde kadına bu gözle bakılıyor. İş görüşmesinde "5 yıl çocuk yapmama" gibi şartlar ileri sürülüyor. Hal böyle olunca da kadın kariyer planı yaparken ya çok şeyden ödün veriyor ya da önceliğini seçtiğinde geride kalan bedeller ağır olabiliyor. Koçluk yaptığım çoğu çalışan kadın danışanlarım, işyerindeyken evde bıraktığı çocuğu için vicdan azabı çekiyor. Önerim; profesyonel hayattaki hedeflerini ve kişisel hedeflerini belirlemeleri. "Yaparsam ne olur, yapmazsam ne olur?" diye kendilerine sorduklarında verdikleri yanıtlar, onlara doğru kararı aldıracaktır. Önceliklerimi belirlemek ve zaman yönetimi konusunda hassas davranmak benim işimi çok kolaylaştırıyor. Önceliklerimi belirlerken freelance çalışmanın bana göre olacağını düşünüp bu konuda seçim yaptım. Tabii kendi işimi yapmamın da bedelleri var, ama bunu ben seçtim ve seçimlerimin sonucuna katlanmak önemli. Çalışan kadınlar genelde mükemmeliyetçi oluyor, her işe yetişmek, kontrolü elden bırakmamak gibi... Bunları hafifletmek gerekiyor. Her işi iyi yapmak zorunluluğumuz yok. İyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan olmaya çalışırken hayatı kaçırabiliyoruz. Buna dikkat etmek gerek. Bugün bir raporu iyi yapamamış olabilirim, ama bu benim kötü bir anne ve kötü bir eş olduğumu göstermez. Rollerimizi birbirinden ayırt edebilmek, hayatımızı kolaylaştırıyor. Bir de ajanda tutmak benim zamanı iyi kullanmamın en büyük yardımcısı. Ne yapacağımı her gün yazarım. Yaptıklarımın üstünü çizmek beni hem motive ediyor hem de nereleri tamamlamadım, hangi konuların üstünde durmalıyım bana bunu hatırlatıyor.
"Kızımla gelen disiplin, yaşamımı kolaylaştırdı"
Nilüfer Kurt/Oyuncu-Sunucu
Annelik çalışma hayatıma inanılmaz bir güç kattı, eskiden girişimci ruhum yoktu. Annelik bana bu özelliği kazandırdı. Ayrıca artık daha disiplinli biri oldum. Kızım Keira'nın uyanma ve uyku saatlerine göre kendime de düzenleme yaptım. Benim için hayat kızımdan önce ve sonra diye ayrılıyor. Annemin kıymetini de daha çok anladım. Asla kariyerime engel olarak görmediğim annelik, benim için aksine daha çok amaç oldu. Yaşamımıza disiplin geldiği için de oldukça kolaylaştı her şey. Keira ile yaşam çok güzel ve eğlenceli.
"Evde de işte de başarı kendimi iyi hissettiriyor"
Elif Uğur/Zumba Eğitmeni
Kadın için hiçbir şey kolay değildir aslında. Anne olmak, çalışsanız da çalışmasanız da büyük özveri gerektiriyor. Anneliğin yanı sıra iş hayatı da devreye girince işler biraz daha zorlaşıyor. Anne olarak çocuğunuzun yanında olamadığınız için suçluluk duygusu yaşıyorsunuz, aile büyüklerinin tepkileriyle karşılaşıyorsunuz (özellikle anneannem oğlumu bırakıp işe gittiğim için çok kızardı) böylece hassasiyetiniz daha da artıyor. Oğlumu 2 yaşına kadar kendim büyüttüm, sonrasında kendimi işe yaramaz olarak görmeye başlamıştım, mutsuzluğum artmıştı. İş hayatına geri döndüğümde kendimi daha işe yarar, başarılı ve mutlu hissettim...
Mutlu kadın demek mutlu eş, mutlu çocuk ve mutlu aile demektir. Bir yandan da çalışan anne için şöyle bir zorluk var ki, çalışma hayatınızda planlı ve programlı olamazsanız evinizde işler sarpa sarmaya başlayabilir. Benim iş yerinde asistanım, evde de yardımcım var. İkisi de hayatımı kolaylaştırıyor. Prof. Dr. Bengi Semerci'nin bir sözünü okumuştum; "Aslında iş, aile ve çocuk arasındaki dengeyi kurarak başarılı olmak, bencilce kendimize yaptığımız ve cömertçe geri dönüşümü olan bir yatırımdır." diyordu. Bu söz benim hayat anlayışım için çok önemli.