İstesek de istemesek de moda içine çekiyor Geçen yıl onca para sarf ettiğimiz aksesuarların yerini, o yıl moda Moda kavramı sadece kıyafet ve değil elbette; dekorasyon, araba, cep telefonu aklınıza gelebilecek her türlü endüstriyel ürün için geçerli. Çocuklar içinse kıyafet ve aksesuarın yanı sıra yaşamlarında büyük bir yer tutan oyuncak dünyasının modası da var. Küçük kadın bebekler, süper kahramanlar, ünlü robotlar, ışınlı kılıçlar vs. Peki tüm bu moda çılgınlığı içinde çocuk büyütürken nelere dikkat etmek gerekiyor? Pedagog Belgin Temur'un bu konudaki önerileri…
Moda ve estetik kavramı
Çocuklarda estetik algısının gelişmesi renkleri ve şekilleri kavramaya başladıkları 2 yaş civarında olur. Renklerin uyumlu kullanılması, çocuğun sevdiği obje ya da figürlerin tekrarlanması çocuğun da kendi giysilerindeki özellikleri fark etmesine ve bir süre sonra da bu özellikleri aramaya başlamasına neden olabilir. Modaya uygunluk ise tüm bu estetik algısının üzerine gelişen ve çocuğun seçimlerinde belirleyici olan bir seçme kaygısına neden olabilir. Sonuçta "moda" kavramı özellikle okul öncesi yaşlardaki çocuklar için yetişkinlerde olduğundan çok farklı bir anlam ifade eder. Çocukluk çağındaki birçok alışkanlıkta olduğu gibi, giyim seçiminde de anne-babanın ve çevrenin tarzı çok belirleyici olur. Modaya uygun bir uyum içinde olduğunda çok beğenilen, övülen, tersi olarak "demode" bir şey giydiğinde beğenilmeyen bir çocuk, çok kısa bir süre içinde nelerin beğenildiğini ve nelerin beğenilmediğini fark edecektir. Ve kısa bir süre içinde de "beğenilen" ve "kabul gören" kıyafetleri giymeyi daha fazla önemseyecek, tersi olarak da beğenilmeyecek kıyafetleri giymeyi reddetmeye başlayacaktır. Bu anlamda çocukların "moda bağımlısı" olduklarını söylemek yerine "onay bağımlısı" olduklarını söylemek daha doğru olacaktır. Çünkü çocukluk yıllarında anne-babadan ilgi çekmek, beğenilmek ve takdir görmek son derece önemlidir. Ailesi içinde iyi giyinmek, X marka bir kıyafeti giymek çok önemseniyorsa, çocuk da ister istemez bu markalı kıyafetleri giymeyi çok önemseyecek ve hatta onu giymek için diretecektir. "Modaya uygunluk" takıntısının gelişimi, çocuklar için tamamen ailelerinin modaya bakış açısıyla ve çocukları ne kadar moda dayatmasına maruz bıraktıklarıyla ilgilidir. Bu dayatma özelikle ergenlik döneminde çocukların dış dünyaya daha fazla açılmalarıyla ve akran normlarının önem kazanmaya başlamasıyla birlikte daha büyük sıkıntılara yol açabilir. Ergenlik dönemi zaten gençlerin kendilerinden zor memnun oldukları ve giyim kuşam konusunda fazlaca kararsızlık ve zorlanma yaşadıkları bir dönemdir. Bu dönemde bir de aile içinde "moda" konusu fazla vurgulanırsa ve bu dönem öncesinde de çocuklar fazlaca modaya uygun giyinmeye teşvik edilmişlerse "moda bağımlılığı" tehlikesi de oluşmuş demektir.
Kendi renklerini seçmesine izin verin
Bebeklerde ve çocuklarda zihinsel gelişim sürecinde hem yaratıcılığı geliştirmek hem de estetik algısını geliştirmek son derece önemlidir. Estetik ve yaratıcılık adeta zekanın katalizörleridir. Ancak çocuğa estetik uyumu öğretmeye çalışırken zorlayıcı olmamak ve onun kendi seçimlerine de izin vermek gerekir. Çünkü çocukların da doğal olarak yaratıcılık özellikleri vardır. Seçtikleri renkler ve bu renkleri kullanma biçimleri gerçekle uyumsuz bile olsa onları eleştirmeden kendi seçimlerini yaşamlarında kullanabilmelerini sağlayabilmek gerekir.
Reklam izlemesini sınırlandırın
Bir başka sorun da çocuklar için hazırlanan ya da yetişkinler için hazırlanan ama çocukların da bir şekilde izledikleri ve maruz kaldıkları reklam filmleridir. Reklamların amacı kişilerin seçimlerini belirler. Yetişkinler seçimlerini belirlerken belli bir mantık süzgecinden geçirebilirler. Ancak küçük çocuklar benmerkezci ve dürtüsel yönleri ağır bastığı için kendilerine cazip gösterilen her şeye sahip olmayı isterler ve bu konuda diretirler. Maalesef şeker ve çikolatanın ve hatta oyuncağın bile moda olanı ve olmayanı mevcuttur. Ve modayı belirleyenler de yine maalesef pedagoglar değillerdir. Çocuklar kendileri için neyin doğru ve yararlı, neyin yanlış ve zararlı olduğunu ayırt edemeyecek naiflikte varlıklardır. Bu nedenle de çocukların rek lamlardan, dolayısıyla kendilerinde "kötü moda alışkanlığı" geliştirmelerinden korunmaları da ailelerin görevi ve sorumluluğudur.
Doğru alışveriş alışkanlığı kazandırın!
Ailelerin bir başka görevi de çocuğa alışveriş etme alışkanlığı kazandırmaktır. Gerçekten ihtiyaç olan şeyleri almayı ve ihtiyaç olmayan şeyi almamayı öğretmek gerekir. Aksi takdirde çocuklar kendilerine güzel paketlerde, parlak ışıklar altında sunulan her şeyi alma eğiliminde olabilirler. Bu da alışveriş ve moda bağımlılığının temelini oluşturur.
Aksesuar seçimine dikkat edin
3 yaşına dek çocuklar çok küçük parçalı ya da küçük parçalara ayrılabilmek ihtimali olan malzemelerle temas etmemelidirler. Yüzük, koparılabilir düğmeler, pullar, simler, teller gibi aksesuarların tümü ve kolye gibi çocuğun boğazını sıkıp boğulmaya sebep olabilecek aksesuarlar, 3 yaş öncesinde hayati tehlike yaratabilecek özelliktedirler. Bu nedenle de seçilen kıyafetlerde bu aksesuarların bulunmaması önemlidir. Ayrıca yine 3 yaşından küçük çocuklar malzemeleri tüm duyularıyla keşfetmeye çalışırlar. Giysilerin bile bazen tadına bakabilirler, kemirmeye ve dayanıklılığını test etmeye uğraşabilirler. Bu nedenle de plastikten ya da zehirli madde içeren baskıları olan giysiler ya da boya özelliği dolayısıyla zehirli olabilecek giysiler, çantalar vs alınmamalıdır.
Üzerinde kahraman figürlerinin olduğu giysiler giymesi ne kadar doğru?
Her kahramanın iyi ve kötü yönleri vardır. Genellikle kötü yönlerini de "iyi bir amaç için" ya da iyilik yapmak için kullanırlar. Bu nedenle okul öncesi yaşlarda bu kahramanları çocukların hayatına sokmak öncelikle soyut düşünme becerisi gelişmemiş bir yaşta oldukları için sakıncalıdır. Çocuk tüm bu izlediklerini mantık süzgecinden geçiremediği için kendisine model alacağı davranışlarda eleştirel olamaz. Ayrıca bu kahramanların çocukların hayatına sokulmasının en önemli amacı kahramanların adını, resmini kullanarak bir şeyler satabilmektir. Bir kahramanı çocuğa sevdirirseniz o kahramanın resmini bir elektrik direğine koysanız çocuk bunu bile eve götürmek isteyebilir hale gelebilir. Çocukların ne kadar korunmasız olduklarını hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu nedenle de evimizi kahramanların "her şeyi" ile donatırken; çocuğumuz bunun neyini model alıyor ya da alabilir ve bu ona nasıl zarar verir diye düşünmek zorundayız. Üzerinde bu kahramanın bulunduğu bir giysi ya da bir oyun malzemesini her aldığımızda çocuğumuzun bu istemediğimiz özelliğinin daha da pekişeceğini ve bundan daha fazla zarar göreceğini unutmamalıyız. Aynı şekilde kız çocuklarını "kocaman bir kadın" olmaya özendiren ve olması mümkün olmayacak vücut ölçülerini hedef olarak gösteren "kadın bebek"lerin yer aldığı giysi, eşya ve materyaller de her gün kız çocukların kendisine bu kadın görüntüsünü model almasına ve belki de süslenmedikçe, moda olan giysiler giymedikçe, bir deri-bir kemik kalacak kadar zayıf olamadıkça kendini yeterince iyi ve mutlu hissedememesine neden olacaktır.
Moda olan her şey sağlıklı değildir
Çocukların ruh sağlığının birçok kriteri var. Bu kriterlerden hiçbiri de çocuğun modaya uygun giyinmesiyle ilgili değil. Ancak modayı takıntı haline getiren, belli marka giysi ve malzemeleri almak, kullanmak değil neredeyse biriktirmek alışkanlığı geliştiren çocuklar ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde çok zorlanırlar. Modaya çok bağlı kalma çabası aynı zamanda sınırsız alışveriş alışkanlığı gelişmesine ve buna rağmen bir türlü yeterince doyum sağlayamamaya neden olabilir. Oysa çocukların, mutlu ve huzurlu olabilmek için daha doyurucu ve yaşam boyu sürdürebilecekleri aktivitelere ihtiyaçları vardır. Sosyal kabul görmenin kriterinin modaya uygun giyinmek ve her mevsim değişen modaya uygun bolca alışveriş yapmak olmadığı çocuğa öğretilmelidir. Ve bunu öğretmenin en güzel yolu da model olmaktır.
Dünyanın tüm kaynaklarının hızla tüketildiği günümüzde çocuklara öğretilmesi gereken en önemli alışkanlık tasarruf alışkanlığı olmalıdır. En önemli erdem ise her koşulda dünyanın kaynaklarının korunması çabası olmalıdır. Çocukların geleceklerinin her şeyden önce bu kritere bağlı olduğu her fırsatta hatırlatılmalıdır. Onların en önemli mutluluk kaynakları ise alışveriş değil, aileleri içinde buldukları koşulsuz sevilme, değer görme ve bundan duydukları haz olmalıdır.
Hazırlayan: Zuhal Karabaş Eyüboğlu