Son 20-30 yıldır, doğumların annenin ve bebeğinin doğasına göre yapılması gerekliliğinden yola çıkarak bazı doğum felsefe ve ekolleri ortaya çıktı. Ama, suda doğum aslında tam olarak böyle bir şey değil, kökeni çok eski tarihlere dayanan bir doğum şekli. Dünyada yaygınlaşmaya başladı ve tabii Türkiye'de de... Kimilerine göre bu doğum şekli "moda" veya "gösteriş" gibi algılansa da işin gerçeği böyle değil. Suyun ağrı kesici özelliğinden yararlanılan bu doğum şekli bir ihtiyaç aslında. Sadece bu konuda uzmanlığı olan doktor sayısı ve anne adayı talepleri çok fazla değildi ülkemizde, ama bu ihtiyacın gerekliliği anlaşılınca her ikisinde de artış başladı. Peki, tam olarak nasıl bir şey suda doğum? Suda doğum yapabilmek için anne adayları neler yapmalı, nasıl bir yol izlemeliler? Bu soruları ve daha fazlasını uzun yıllardır suda doğumlar yaptıran iki uzmana yönelttim: Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları ve Keşkesiz Doğum Eğitmenleri Dr. Hakan Çoker ve Dr. Selçuk Somer'e…
" Suda doğum en büyük avantajı, ağrı kesici özelliği"
Dr. Hakan Çoker
Suda doğum nasıl bir şey, bize anlatabilir misiniz ? Nasıl ortaya çıkmış ?
Tüm kültürlerde çok eski çağlardan beri suda doğum gerçeği olmuş olsa da 1980 -1990'lar öncesine kadar bilimsel anlamda yaygın bir şekilde konuşulmamış ve uygulanmamıştır.1805'te ilk defa bir Fransız dergisinde suda doğumdan bahsedilmiştir. 1980'de ilk defa Amerika'da suda doğum belgelenmiştir. Suyun doğum sırasında ağrı azaltıcı etkisi ve anne adayının kolay hareket edebiliyor olması suda doğumu oldukça popüler yapmıştır. Sonrasında doğumda suyun kullanımı gittikçe artmıştır.
Dünyada ve Türkiye'de ne kadardır uygulanıyor ? Yaygınlık oranı nedir ?
Dünyada en çok uygulayan ülkeler arasında İngiltere ve Kuzey Avrupa'yı sayabiliriz. Özellikle İngiltere'de neredeyse her hastanede havuz kullanım imkanı sunulmaktadır. Ülkemizde ise sadece bir devlet hastanesi tarafından desteklendiğini ve özellerde de doğumda suyun kullanımının bireysel girişimlere bağlı olduğunu görüyoruz.
Doğum havuzu ve suyun kullanımı nasıl oluyor ?
Suda doğum, suyun doğum öncesindeki kasılmalar ve/veya doğum anında kullanıldığı tüm doğumları kapsayan bir terimdir. Oysa temel olarak suda doğum, ikiye ayrılarak incelenmelidir;
Suda doğum: Anne adayı, doğumun ilk evresinde (1. Evre) bebek doğmadan önce su havuzuna girer ve suyun rahatlatıcı ve ağrıyı azaltıcı etkisinden faydalanır. İstediği safhada havuzdan çıkar ve doğum karada gerçekleşir. Buna doğumda suyun kullanımı diyoruz.
Suya doğum: Anne doğumun özellikle son aşamalarında havuza girer, doğuma kadar sorun yoksa dışarı çıkmaz ve bebek suya doğar.
Ne gibi avantajları var? Dezavantajları var mı ?
En büyük avantajı ağrı kesici özelliğidir. Bu yüzden doğum havuzunun bir diğer adı aquadural'dir. Bu ağrı kesici özellik ile ilk tanışanlar kasılmalarının durduğunu bile sanabilmektedirler. Bu etkiyi biz de doğumlarda gözlemliyoruz. Diğer avantajlar doğumun süresini kısaltmak, daha az perine hasarı, sezaryen oranlarında düşme, müdahaleli doğum oranında azalma, doğumda istediği pozisyonu kullanabilme ve doğumdan memnuniyetin artışı olarak sayılabilir. Sanılanın aksine doğru seçilmiş hamilelerde kanıtlanmış bir dezavantaj bulunamamıştır. Buna enfeksiyon oranları da dahildir. Yani bugünkü veriler bize anne adayının doğum havuzunu kullanmasının dezavantajlarını göstermemektedir. Bebek tarafından bakıldığında ise bebekte enfeksiyon oranlarında bir artış görülmemektedir. Doğru takiplerde doğum sırasında su yutma, bebek kaybı, bebekte istenmeyen sorunlar karasal doğumlarla kıyaslandığında daha fazla değildir. Doğumun ikinci aşamasında suya girmenin yenidoğandaki aksi sonuçlarına dair artan bir sıklık, 2009 Cochrane (Sağlık hizmetleri alanındaki güvenilir incelemelerin toplandığı yer) değerlendirmesinde tespit edilmemiştir.
Suda doğumla ilgili en büyük çekincelerden biri de hijyenik olamayabileceği. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?
Bu konu, suda doğumun önündeki en büyük engellerden biridir. Nerdeyse bir mit olduğunu söyleyebiliriz. Oysa kanıt çalışmalarının hiçbirinde karasal doğumlarla kıyaslandığında, enfeksiyon oranlarının arttığına dair bir bulgu yoktur. ACOG (American College of Obstetricians an Gynaecologists / Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Koleji) 2016 yayınında doğum ve bebeğin çıkışı boyunca suya giren kadınlarda anne için aksi yönde bir etki olduğuna dair kanıt olmadığını savunur. Hem doktorların hem de anne adaylarının bu korkuyu artık bırakma zamanının geldiğini düşünüyorum. Kendi doğumlarımızda da bugüne kadar ek bir enfeksiyon oranı görmedik ve hijyene aykırı bir durumla karşılaşmadık.
Suda doğum için gerekli koşullar neler? Herkes suda doğum yapabiliyor mu ?
Öncelikle riskli hamileler için uygun olmadığını söyleyebiliriz. Kimler suda doğum için uygun değildir;
- Tansiyonu çok yüksek hamileler,
- 37. hafta öncesi erken (prematüre) veya 42. Hafta sonrası (miad aşımı) hamilelikler,
- Obezite-şişmanlık (İri bebek ve hareketlilik kısıtlılığı sebebiyle)
- İkiz hamilelikler
- Makat gelişler (Bebeğin poposu ile doğum kanalına girmesi)
- Gelen amnion sıvısının mekonyumlu (bebeğin ilk dışkısı) olması. Çünkü bu durum derecesine göre bebeğin az oksijen aldığının bir işareti olabilir.
- Tahmini olarak iri bebek, yani 4500 gr üstü olduğu düşünülen hamilelikler,
- Genital bölgede herpes veya benzeri viral infeksiyonu olan hamileler (Suyla bulaşma ihtimali nedeniyle). Bunların dışındaki tüm az riskli hamileler doğumda suyun kullanımı veya suya doğum için uygun adaylardır.
Pahalı bir uygulama mı? Her hastanede ulaşılabiliyor mu ?
Her hastanede havuz maalesef yok, tüm Türkiye'de bu sayı en fazla 10 diyebilirim. Ama sayıları gittikçe artıyor. Hastane masraflarına, düşünüldüğü kadar ek bir maliyet getirmiyor. Plastik havuz kullanımında kullan-at tarzı olan havuz kılıfı için veya sabit havuzların bakımları için ek ödemeler alınabilir. Bunlar da hastaneye bağlı değişmekle beraber 700-1500 Lira arasındadır. Biz kendi hamilelerimizde suda doğum tercihinde ek bir hizmet maliyeti çıkarmıyoruz.
Suda doğumlarda anne adayının suya girme aşaması için en ideal zamanlama ne zaman ?
Doğum düzenli rahim kasılmaları başladıktan sonra başlıca 3 bölüme ayrılır;
Açılma dönemi: Doğum dalgalarının başlamasından rahim ağzının bebeğin geçişine izin verecek şekilde yeterli açılmasına kadar geçen süredir. Yavaş, hızlı ve geçiş dönemi olmak üzere 3 klasik aşaması vardır.
Doğum: Rahim ağzı tam açıklığa ulaştıktan sonra bebeğin vajinal kanalda ilerleyerek doğumuna kadar devam eden süreçtir.
Plasentanın doğumu: Bebeğin çıkışından sonra plasentanın ayrılmasına kadar geçen süredir. Suda doğum genellikle doğum sürecinde yeri olan 3 ayrı durum için de kullanılır. Bu 3 olasılıktan hangisinin seçileceği, doğum esnasında -doktorun herhangi bir çekince görmemesi koşuluyla- tamamen hamilenin (iç sesine) tercihine bırakılır. Ancak suya doğum hedefleniyorsa ve her şey yolundaysa ideal olanı, doğuma en fazla birkaç saat kala havuza girmektir.
"Suda doğum doğru zamanda uygulanırsa doğumun süresini kısaltıyor"
Dr. Selçuk Somer
Suda doğum, doğumun süresini olumlu veya olumsuz etkileyebilir mi ?
Çok erken suya girilirse, rahatlatıcı etkisinden dolayı doğumun durma olasılığı vardır. Ancak doğru zamanda kullanılırsa doğumun süresini kısaltır. Çünkü bir yandan annede ağrı kesici olan endorfin hormonunun salınımını artırır, diğer yandan da bebeğin geçiş yolundaki tüm kas ve eklemlerde gevşeme ve genişleme sağlar. Hem kasılmalar sıklaşır hem de bebek, dönüşlerini daha kolay yapar.
Suda doğumların hepsi suda mı bitiyor, aksaklık çıkabiliyor mu ?
Doğumda suyun kullanımı bebeğin mutlaka suya doğacağı anlamına gelmez. Anne ve bebek takipleri çok iyi yapıldığından en ufak bir aksaklıkta anne derhal sudan çıkarılır. Bunlar arasında bebeğin kalp artışlarında bozulma, mekonyumlu amnios suyunun gelişi, doğumun ilerlememesi ve annede halsizlik sayılabilir. Ayrıca anne iyi hissetmediği anda yine havuzdan çıkarılır.
Suda doğumda bebeğin dünyaya gelme aşaması nasıl ilerliyor? Bebek suyun içinde mi annesinin göğsüne veriliyor? Suda doğumun bu aşamasını merak edenler için biraz açabilir misiniz ?
Doğum anında bebek başı taçlanmaya başlıyor. Biz bütün hamileleri öncesinde eğitime alıyoruz. Böylece o anda sakin kalmayı öğreniyorlar. Sonrasında yavaş yavaş bebek başını çıkarıyor. Bu anda gözünü açtığı da oluyor. Ama hala aynı derecedeki sıcak suyun içinde olduğu için nefes alma refleksi çalışmıyor.Oksijen kordondan gelmeye devam ediyor. Sonrasında bebeğin önce omuzları sonra da tüm vücudu çıkıyor. Bu aşamada mutlaka ebemiz anneye destek veriyor ki ani bir itme ile bebeği hızla çıkarmasın. Sonrasında bebek sudan sakin bir şekilde çıkarılarak anne kucağına konuluyor ve üstüne sıcak bir havlu örtülüyor. Yumuşak bir geçiş olduğu için bebeğin refleks ağlamaları da yavaş yavaş oluyor, hatta bazı bebekler hiç ağlamıyorlar. Kordon, ailenin isteğine bağlı olarak 1-15 dakika arasında gecikmeli kesiliyor. Plasenta genellikle anne havuz dışına alındıktan sonra ayrılıyor.
Neden her kadın doğum uzmanı suda doğum yaptırmıyor ?
Bu, eğitimle ilgili bir şey... Böyle bir eğitim asistanlık döneminde hala verilmiyor. Doktorlar tecrübeli olmadıkları alanlara geçiş yaparken haklı olarak daha dikkatli davranırlar. Ayrıca en önemli konu eğitim konusu. Bir annenin suda doğumu için eğitim alması bence şarttır. Öyle bir eğitim verilecek ki ne seçtiğini bilecek, artı ve eksileri konusunda bilinçli olacak, sakin kalacak ve su gibi akıcı olacak. Çünkü o anda anneye güvenmekten başka bir müdahaleniz olmuyor. Sadece anneyi destekliyor ve rehberlik yapıyorsunuz. Anne tüm aşamaları kendi içgüdüleri ile yönlendiriyor. İşte doktorlar hem suya doğumlara alışık olmadıklarından hem de anneyi hazırlama konusunda zaman ve eğitmen sıkıntısı yaşadıklarından şimdilik suda doğumlardan uzak durmayı tercih ediyorlar.
Suda doğum yapmak isteyen bir anne adayı nasıl bir yol izlemeli? Nasıl hazırlanmalı ?
İlk şart doğuma hazırlık eğitimi. Eğitim olmadan yapılacak bir şey değil. Sonrasında ise uygun hastane ve ekip seçimi… Ekip diyorum, çünkü birebir destek, yine suda doğumun olmazsa olmazlarından biri. Biz her hamileyi doğum psikoloğu, ebe veya doula ve doktordan oluşan bir ekiple doğuma hazırlıyor ve doğumda da birlikte çalışıyoruz. Artık suda doğum konusunda doktor ve doğum destekçisi sayısı gittikçe artıyor. Bu kişileri araştırmak, başlangıç noktası olabilir.
Anne ve baba adaylarının kendi evlerinde suda doğum gerçekleştirmesi mümkün mü ?
(Bu tür doğumlar duyuyoruz çünkü…) Bu mümkün ve yurt dışında yapanlar da var, ama açıkçası önereceğim bir şey değil. Ne olursa olsun her doğumun kendine ait riskleri asla sıfır değildir. Bu yüzden mutlaka bir doktor veya ebeden profesyonel destek alınmalıdır. Uygun ekiplerle hastane odaları artık ev konforunu yaşatabilmeye başlamıştır.
"Suda doğumu talep eden ailelere destek olunmalı"
Suda doğum en iyi doğum şekli olarak sunulamaz, sunulmamalıdır da. Doğum şekillerinden sadece biridir. Ancak uygun ve isteyen ailelere, artık birçok büyük hastanede suda doğum imkanı, bilgilendirilmiş uygun onam formları ile sunulmalıdır. Doğumda suyun ağrı kesici amaçla kullanımı konusunda tüm dünyada bir görüş birliği vardır ve önerilmektedir. Yani bugün iyi bir hastane, özellikle açılma döneminde bu imkanı hamilelerine sunmuyorsa, maalesef hizmet konusunda geri kalmış demektir. Suya doğum konusunda ise gerek anne, gerekse bebek açısından olumlu veya olumsuz yönde bir kanıt bulunmadığından, karar aileye bırakılmaktadır. ACOG 2016 yayınında son cümlelerini şöyle bitirir: "Doğumun ikinci aşamasında ve bebeğin çıkışında suya girmenin yararları ve risklerine dair elde yeterli bulgu yoktur. Belli başlı yenidoğan komplikasyonları kayıtlara geçmiş olsa da, geniş nüfus ölçeğinde bir araştırma henüz yapılmamıştır. Dolayısıyla böyle bir veri elde edene kadar, ACOG'un önerisi suda değil yatakta doğum yapılması yönündedir. ACOG, suda doğumun anneyi ve bebeği etkileyecek yararlarına ve risklerine dair iyi tasarlanmış gelecek çalışmaların desteklenmesi gerektiğine inanır. Dahası, ACOG'a göre, bu makaledeki yorumlara rağmen bir kadın, bebeğin çıkışı dahil doğumun ikinci aşamasında suda doğum talep edebilir." Yani yarar yönünde büyük bir kanıt olmadığı için doktorlar, ailelere yine yasal anlamda karasal doğumu önermek zorundadır. Oysa riskler yönünde de kanıtlar yoktur. Bu yüzden ACOG suda doğum isteyen ailelerin isteklerinin saygı ile karşılanması gerektiği yönünde bir görüş bildirmiştir. Bu durumda, suda doğum isteyen ailelere düşen görev; doğru eğitimler sonrasında kararlarının sorumluluğunu almak ve bu taleplerine ulaşabilecekleri hastane ve ekipleri araştırmak olmalıdır.
Dr. Hakan Çoker
Anne görüşleri
"Suya girdikten sonra kasılmaları çok daha rahat karşıladım"
Akile Sinem Ünlü
Çocuk sahibi olmak planlarımız arasında vardı, ama Sarp gerçekten sürpriz olmuştu bizim için. 2011 yılıydı ve çalıştığımız proje nedeniyle Ürdün'deydik. Benim ailem Marmaris'te, eşimin ailesi ve geri kalan tüm akrabalar Ankara'da idi. Peki ben doğumu nerede yapacaktım? Önce nasıl bir doğum istediğime odaklandım Araştırmalarım sonucu doğal ve suda doğum yapma kararı aldım. Doktorumu bulmuştum, İstanbulda'ydı. Ailece bu kadar şehre dağılmış olmamıza rağmen, bebeğimin travmasız ve saygı dolu bir doğumla dünyaya gelmesi için İstanbul'da ve istediğim doktorla doğum yapma kararı aldım. Önce bir hazırlık kursuna gittim. Kursa annemle katılmıştık. Eğitim sonrası kendimi doğuma hazır hissediyordum. Doğumu beklediğim dönemde bir sabah 11'de suyum gelmişti, doktorumu aradım. Ekibin ebesi evimize geldi. Ebe evde doğumun başlaması için çeşitli teknikler uyguladı, ama doğum başlamayınca ertesi sabah 10'da doktorumla hastanede buluştuk. Suyumun gelmesinin üzerinden 24 saat geçtiği için suni sancı ile doğumun başlatılması kararı alındı. Suni sancıdan sonra kasılmaların durumu iyi olduğundan, suda doğum yapabilmem için bir engel olmadığına karar verildi. O dönemde hastanelerin kendi havuzu yoktu, doktorum kendi evindeki havuzu getirmişti. Bu arada kasılmalar iyi gittiği için serumu azalttılar. Doktorum ve ebem bana sık sık güven veriyordu. Havuza su dolduruldu. Bu arada da serumu çıkarmışlardı. Kasılmalar devam ediyordu. Ben biraz yorulmaya başlamıştım, ama herkes bana "yapabilirsin" diyerek destek veriyordu. Odada tek bir kaygılı yüz yoktu. Havuz dolunca suya girdim. Yaklaşık 10 dakika sonra kasılmaları fazla hissetmemeye başladım. Doğumun durduğunu sanmıştım, ama ebem dalgaların/kasılmaların devam ettiğini söylüyordu. Bu, dalgaları daha rahat karşıladığım anlamına geliyordu. Hatta bir ara şunları söylemişim: "Hissediyorum, endorfin salgıladığımı hissediyorum, değişiyorum, gittikçe rahatlıyorum." (Endorfin ağrı azaltıcı hormon. Bu bilgiyi kursta öğrenmiştim.)
Her iki doğumum da suda oldu
Bir ara sudan çıktım. Muayane ettiler, yer çekiminin etkisinden yararlandık. Bebeğim doğum kanalında yumuşak bir biçimde ilerliyordu. Kontroller sonrası yine havuzdaydım. İkinci ıkınmada yavaş nefeslerle bebeğimi ilerlettim. Kursta öğrendiğim gibi aşırı ıkınmadan, sadece nefesin rehberliğinde bebeğim kayarak ilerliyordu. Bir ara başın yarısı çıkmıştı, ama dalga (kasılma) geçti. Sakin sakin bir sonraki dalgayı bekledik. Bir sonraki dalgada kendimi tamamen serbest bıraktım ve bebeğimin başının doğumuna izin verdim. Sonraki dalgada da önce omuzları ve ardından tüm bedeni suyun içindeydi. Bebeğim doğmuştu. 2 elimle uzanarak bebeğimi sudan aldım ve göğsüme götürdüm. Eşim Eray da o sırada odadaydı ve bebeğimizle birlikte aile olmanın o anlatılmaz heyecanını yaşıyorduk. Bu sırada doğum anını tüm ailem ile paylaşmak üzere odaya annemi, babamı ve kardeşimi de istedim. Hepsi bu ana tanık oldular. Doğum anının saygısını ve büyüsünü paylaştılar. Yaklaşık 1.5 dakika sonra doktor bebeğimizin kordonunu kesti. Sonrasında sudan çıktık, bebeğim benimle kaldı. Kendi çabaları ile o küçük el ve ayaklarının yardımı ile memeyi kendi buldu ve emmeye başladı. Doğumdan sonra yaklaşık 45 dakika bebeğim göğsümdeydi. Doktorumuzun da onayıyla bebeğimi bakım odasına kendim götürdüm. Tüm işlemlerde, camın arkasında değil, odada bebeğimin yanındaydım. Sonraki yıllarda gerçekleşen 2. doğumumu da suda yaptım. Ardından bu tecrübeyi diğer annelere aktarmak için Doğuma Hazırlık Eğitmeni ve Doula olma kararı aldım. Şimdi Ankara'da yaşıyorum.
"Kasılmaların gücü beni şaşırtmıştı, neyse ki doğum havuzu yardımıma yetişti"
Selin Sevinç Bertero
Ben hamile kalmadan önce doğum doktorunu seçen bir anne adayıydım ve doktorumla tanıştıktan 3-4 ay sonra hamile kaldım. Hamileliğim çok rahat geçti. Eşim Peter yoga eğitmenidir. Yogi olması doğuma bakışına da yansıyordu. Hem kadının doğasına ve doğumun gücüne hem de bebeğe güveniyordu. Hamileliğim boyunca ben de yogaya devam ettim. Yoganın doğumu kolaylaştırdığını biliyordum. Eşimle birlikte suda doğum düşünüyorduk. Bu sebeple suda doğuma hazırlanmaya da destek olan bir doğuma hazırlık kursuna katıldık. Hem bu kurs hem de doğum ekibimiz sayesinde doğumla ilgili korkularımızdan sıyrılmıştık. Kasılmalarım başladığında doğum ekibimizin ebesi eve geldi. Doğum başlamıştı ve hızlı ilerliyordu. Hastaneye vardığımda havuz kurulmuştu ve dolmak üzereydi. Muayenede 8 santim açıklık olmuştu bile. Bebeğimin su kesesi de kendiliğinden açılmıştı. Kısa bir süre sonra havuza girdim. Eşim de benimle birlikte havuza girdi. Birçok kişiye belki garip gelebilir, ama bu yurt dışında çok yaygın bir uygulama ve kimse garipsemiyor. Hatta destekliyorlar. Peter o kadar sakindi ki anlatamam. Sanki binlerce doğuma girmiş gibiydi. Hiçbir korkusu yoktu. Sadece o anı yaşıyordu. Tıpkı yogadaki gibi… Peter erkek olarak, baba olarak, doğum yardımcısı olarak, yogi olarak tüm varlığı ile benimleydi ve bebeğini bekliyordu. Pozitif enerjisi hiç kaybolmadı. Aradan çok fazla süre geçmeden ıkınma hissetmeye başladım. Doktorum beni muayene etti. Ekibim, bebeğimin yavaş gelmesini sağlamaya çalıştı. İnanılmaz bir andı. Aşırı ıkınmalarla doğumu hızlandırmak yerine, akışa bırakmamı sağladılar. Anne adayının gevşemesi sağlandığında, bebeğin aşağı inişini sağlayan dalgaların (kasılmaların) bebeği dışarı çıkaracak kadar etkili olduğunu gördüm. Doğumum yavaş ve sakince gerçekleşiyordu. Ebe sürekli yanımdaydı. Bu durumda yaklaşık 1.5 saat geçti. Ben ve Peter her dalgada nefeslerimizi kullanarak bebeğin inişine yardımcı oluyorduk. Doğum zamanı geldiğinde odanın ışıklarını loş hale getirdiler. Bütün kontrolü benim elimde tutmaya çalıştılar. Nefeslerle bebeğimi ilerletmem gerektiğini söylüyorlardı. bana. Söylediklerini aynen yaptım. Kontrollü ıkınabiliyordum, böylece zorlamalı ıkınmalarla strese girmiyordum. Peter hala yanımda, hatta havuzdaydı. Harika bir doğum yardımcısı olmaya devam etti. Nefesleri ile örnek oldu. Hep "Yapıyorsun, harikasın, bebeğimiz geliyor" gibi cümleler kullandı. Ebe beni sakin ıkınmalar için teşvik ediyordu. Doktorumun da desteğiyle bebeğimin yumuşakça doğumu gerçekleşiyordu. Son bir dalgada bebeğimin başı sıyrıldı ve çıktı. Ben tam göremedim, ama o sırada suyun içinde gözlerini açmış ve babasının gözleri ile karşılaşmış.
Doğumdan büyük bir güçle çıktım
Bebeğimin başı çıkınca herkes rahatladı. Sıranın omuzlarda ve bedeninde olduğunu söylediler. O ana kadar her şeyi kontrol edebilen ve çevresine hep pozitif enerji veren eşim refleks bir hareketle doktoruma dönüp "Şimdi ne olacak" diyerek baktı. Aslında bir-iki kasılma ile bebeğim kendiliğinden suya gelebilecekken eşimin yardım talebi bakışı nedeniyle doktorumuz bir iki küçük manevra ile bebeğin omuzlarının doğmasına yardım etti. İşte o anda artık bebeğimiz tüm vücudu ile sudaydı. Eşimle birlikte bebeği ellerimize aldık. İlk kontrolleri orada kucağımda yapıldı. İlk refleks ağlamasından sonra sakin bir şekilde benimle göz göze geldi. Onun için en güvenli yerdeydi, kucağımda! Birkaç dakika içinde kordonu Peter kesti. Doğum sırasındaki duygularıma gelince: Her şeyde olduğu gibi hafife almıştım doğumu. Nasıl olsa yaparım diyordum. Ama doğumun o en aktif döneminde dalgaların gücü şaşırttı beni. Neyse ki doğum havuzu yardımıma yetişti. Ama doğumdan büyük bir başarı duygusu ve güçle çıktım. Hayatımın en önemli işini başarmıştım. Bundan daha büyük bir sınav sanırım olmayacaktı. Bunu başardığıma göre hayattaki her zorluk benim için küçücük kalacaktı. Şimdi bebeğimle öyle güzel bir ilişkim var ki. Doğumu düşündüğümde bebek bakımı konusunda yaşadıklarım bana çocuk oyuncağı geliyor. Belki de bu yüzden sezaryen olan birçok arkadaşımla kıyaslanınca hiç depresyona girmedim. Doğumun gücü hayatımı kolaylaştıran büyük bir güç kattı bana. İyi ki doğurmuşum."
Hazırlayan: Zuhal EYÜBOĞLU