Üzülmek, sevinmek gibi ihtiyaç duyduğumuz olağan bir duygumuzdur. Üzülmek, hislerimizin yoğunlaşıp ruh ve beden halimize sağlıklı olarak yansıtmamızın bir şeklidir.
Kırılmak ise, bizi biz yapan duygularımızın zarar görmesidir yani benlik saygımızı olumsuz olarak besleyen değersizlik, yetersizlik, suçluluk ve çaresizlik duygularının ortaya çıkmasının neticesidir.
Nasıl ki bir çocuk sevinç duygusu ile çevresindekilere gülücükler saçar ise çocuk üzüldüğünde ağlayabilir ve bu gayet sağlıklı bir duygusal gelişimdir. Sağlıksız duygusal gelişim; çocuğun üzüntüsünü incinerek, kırılarak yani çocuğun oluşum gösterdiği benlik saygısının hasar alarak yaşamasıdır.
Mesela; Çocuğuna dondurma alman onu sevindirir ama, çocuğun hastayken senden dondurma istediğinde onun gelişimine uygun açıklamayı yaparak ona dondurmayı almamışsan bu, onu üzer. Çocuğunun burada yaşadığı üzüntü sağlıklıdır.
Hastayken senden dondurma isteyen çocuğuna bu defa eğer; dondurma almama nedenini onun bilişsel gelişimine uygun şekilde açıklamamışsan, çocuğuna sabır gösterememişsen, çocuğunla empati kuramamışsan ve çocuğuna incitici söz ve mimikler kullanarak dondurmayı almayacağını söylemişsen, çocuğunu kırarak üzmüş olursun. Çocuğunun burada yaşadığı üzüntü sağlıklı değildir.
Üzülürken çocuğun benlik saygısı zarar görmez şayet çocuk kırılarak üzülmüş ise çocuk kendini değersiz, yetersiz, suçlu ya da çaresiz hissedebilir. Bu olumsuz hisler çocuğun olumsuz inançlar geliştirmesine neden olur. "Ben değersiz biriyim, ben yetersiz biriyim" şeklinde çocuk inançlar geliştirerek benlik saygısını düşürebilir.
O nedenle diyorum ki; Üzmek ve kırmak birbirinden ayrıdır. Hiçbir ebeveyn çocuğunu üzmek istemez ama birçok ebeveyn çocuğunu kırarak üzer.