Yeni bir bebek dünyaya gözlerini açtığı anda annesini görür ve kucakta ilk bakışmalar yaşanır. Onun kokusunu tanımaya çalışır ve çok kısa bir süre sonra da bu kokuyu ezberler… Huzursuz olduğu zamanlarda bile bu koku onu rahatlatır ve güven verir. Sonrasındaysa aynı duyguları babasında yaşamaya başlar. Yani ilk günden itibaren anne-baba ve bebek ilişkisi bağlandıkça bağlanan, birbirinden kopamaz bir hal alır.
Bu bağ maalesef bazen güvenli bir şekilde kurulamayabilir ya da anne-baba bu bağın güvenli bir şekilde kurulduğunu sanabilir… Oysa pek çok kişinin önemsemediği bir oyuncak bile anne-baba ve bebek arasında güven bağı oluşturmaya yardımcı olabilir. Pusula Psikoloji'den Klinik Psikolog Çiğdem Çalkılıç Taylor, bebeğinizle güvenli bir bağ kurabilmenizin formüllerini anlattı. Minicik bir bebek hiçbir şeyi anlamaz demeyin. Unutmayın onlar anlıyor, ama anlatamıyor…
Güven için bağlanma gerekli!
Bağlanma, bebek hayali ve isteği anne babanın kendi bebeklik ve çocukluklarına dair duygu ve tecrübelerinin işin içerisinde olmasıyla başlar. Bebek önce anne ve babasının hayalinde var olur. Yani anne ve babanın bebeğe duygusal olarak bağlanması, bebek dünyaya gelmeden çok önce başlar. Bağlanma, tüm canlıların yaşamlarını kurmaları ve devam ettirmeleri için gerekli ve doğal bir süreçtir. Doğa içerisinde yaşam mücadelesi veren pek çok canlı gibi biz de var olmak ve yaşamımızı güvenle devam ettirebilmek için bağlanırız. İnsan olmak ise, doğada var olma mücadelesinin üzerine inşa edilen farklı süreçlerin, rol oynadığı bir durumdur.
Bebek daha doğmadan, anne ve babasının iç dünyasında yer almaya, ete kemiğe bürünmeye başlamış, insan olması, kişiliğini oluşturması için gerekli olacak psikolojik ortam, onun için hazır edilmeye başlanmıştır.
Bebeğin annesine bağlanması…
Bebek bağlanmaya ve bağlanacağı bireyleri bulmaya doğru bir miktar programlanmış olarak doğar. Memeyi, ilk ağız sütünün kokusundan bulmayı bilir. O sütün kokusu ona tanıdıktır, çünkü 9 ay anne karnında bu kokuyu bilerek büyür. Ancak sadece bu değil! Sesini bir süredir duyduğu bu önemli şahsı görmeyi, göz göze gelmeyi de bilir.
Ayrıca buna ihtiyacı da vardır. Bağlanmak, güvende hissetmek, kendini teslim edip bırakabilmek, uyumak ve büyümek için… Hamilelik döneminde, annenin kendi bebekliğinde yaşadıkları, kendisinin annesi ve babasıyla olan duygusal bağlanma sürecinin özellikleri canlanmaya başlar; annenin iç (psikolojik) dünyası, doğacak bebeğiyle kuracağı bağlanma ortamına doğallıkla, kendiliğinden yansır. Bebek, öncelikle annesinin iç dünyasında var olur, ardından doğum sonrasında ise bebekle annenin ortak içsel dünyaları oluşur. Bu ortak psikolojik dünya, bebeğin kendi iç dünyasını oluşturması, bağımsız bir birey olması yolundaki ön hazırlıktır. Yani bebeğin benliğinin oluşumu ilk başta annesinin o bebeği tanıma, anlama isteğiyle kurduğu hayaller ve kurgularla başlar. Bebek, annesinin onu tanıma, anlama isteği olmadan psikolojik anlamda bir varlık gösteremez. Bağlanma, hemen her şartta oluşan doğanın, canlıları hazırlamış olduğu bir süreçtir.
Anne hangi duygu durumunda olursa olsun, bir şekilde bebeğe bağlanır ve bebek de bu bağlanmaya hazırlıklı olarak doğar. Bebeğin doğumuyla birlikte, pratik anlamda pek çok konunun da (besleme, emzirme, uyku düzeni, gaz, kolik meseleleri, çişini, kakasını rahatlıkla yapıp yapamadığı, varsa alerjik reaksiyonlar, anne ve bebekteki uykusuzluk vb.) halledilmesi, bebekle anne arasında psikolojik uyumun sağlanması süreçleriyle birlikte yürür. Bu dönemde anne ve babanın birbirlerine destek olmaları, aile yakınlarından duygusal anlamda destek görmeleri ve bazı gerekli hallerde pratik anlamda yardım almaları rahatlatıcı olur.
Annenin cesaretlendirilmesi ve anneye güven verilmesi çok önemlidir. İlk bebekse, minnacık bebeği yıkamak bile anneyi kaygılandırabilecek bir mesele haline gelebilir. Anne ve babaya duygusal destek, güven verici ilgi ve alaka bu dönemde ilaç gibi gelir. Yenidoğanın anne ve babası oldukça kaygılıdır, bebeklerine hiçbir şey olmayacağını düşünmek, yani onun güvende olduğunu hissetmek isterler. Bu yüzden aile yakınlarının, eleştirel tavır ve davranışlardan uzak durmaları gerekir.
Kimi durumlarda, anne-baba yakın çevrelerinden yardım alabilecek halde ve konumda olmayabilir. Böyle durumlarda, çocuk büyütmüş diğer ebeveynlerden, arkadaşlarından, çevrelerindeki güven verici, olumlu yaklaşımları olan insanlardan yardım alabilirler. Hamilelik döneminde, mümkünse beraberce gidebilecekleri, konuyla ilgili kurs ve eğitimlerden de faydalanabilir, orada tanışacakları benzer durumdaki diğer anne-baba adaylarıyla paylaşımları, yaşadıkları süreçte tek başlarına olmadıklarını hissettirir ve böylece güven duyguları artar.
Bütün bu destek ve yardımlara rağmen kimi zaman, anne ve baba pek çok nedene bağlı olarak psikolojik anlamda büyük zorluklar yaşayabilirler. Özellikle anneler doğum sonrasında sıkıntılı duygu durumlarına girebilir. Bu durum çok yoğunsa ve lohusalıktan sonra da aynı yoğunlukla sürerse, konuyla ilgili bir doktora başvurmakta fayda vardır. Bunun için eş veya yakın aile çevresinin duyarlı ve ilgili olması, anneyi panikletip üzmeden onu uzman bir doktora yönlendirmesi, kısacası annenin psikolojik durumunun düzeltilmesi gerekir.
Bebek ve baba
Anne doğum sonrası depresyon yaşıyorsa, baba da genellikle tüm bu olanları çaresizlikle seyreder, kaygılanır ve ne yapacağını bilemeyebilir. Bu yüzden babaların cesaretlendirilmeye, güvene ve anlaşılmaya ihtiyaçları vardır. Babaların ilk aylardaki anne-bebek ilişkisine psikolojik anlamda katılmaları biraz zaman alabilir. Annelerin ve diğer aile bireylerinin babaları cesaretlendirmeleri, babam bebek ilişkisinin gelişmesine yapıcı bir şekilde katkıda bulunmaları, babanın kaygılarını azaltıp, moralini yükselterek, bebeğiyle duygusal ilişki kurma girişimlerini destekler. Babanın duygusal anlamdaki varlığı, ilgisi, anne-bebek ilişkisine de çok yararlı olur, bebeğin benliğinin gelişmesini olumlu yönde etkiler.
Anne-baba ve bebek ilişkisi
Bebeğin anne ve babasına bağlanması, psikolojik gelişimi açısından önemlidir. Bunun için anne ve babanın, bebeğinin iç dünyasını bir miktar anlamaya çalışması gerekir. Yani "Altı temiz, karnı tok, gazı yok, uykusunu da aldı bu niye ağlıyor ki?" demek yok! Çünkü bebek ilişki, yakınlık, bağlanmayla ilgili güven ve teyit arıyor olabilir, sıkılmış oynamak istiyor olabilir, annesini görmek istiyor olabilir, kaygılanmış olabilir, üzüntülü olabilir. Evet, bebekler de çok erken aylardan itibaren bunları hissedebilir.
Annenin bebeğinin gerçek duygu ve tepkilerini görmesi ve anlaması bunları, uygun bir ses tonu, jest ve mimiklerle, bebeğiyle iletişiminde kullanması bu bağlanmayı geliştiren unsurlardandır. Zaten pek çok anne bunu doğallıkla yapar, "Neredeymiş benim bebeğim, canı mı sıkılmış bak bak, oyun mu oynamak istiyor ya da göremeyince, beni mi özlemiş!" gibi...
Bu konuşmaların doğallıkla ve bebeği anlayıp yatıştıran bir ses tonu ve tavırla yapılması bebeği rahatlatır ve güvende hissettirir. Bunu her an yapmak ya da abartılı yapmaktan çok, bebeğin ihtiyacına odaklı olarak, doğallıkla yapmak uygundur. Bebeğin yatıştırılmaya ihtiyaç duyduğu anlarda daha çoklukla yapılabilir. Böylelikle bebek, kendini teslim almış olan karmaşık duygu durumlarıyla daha rahat başa çıkabilir.
İlk aylarda bağlanma sürecinin gereklilikleri, bebeğin bakımı ve uykusuzlukla birlikte çok zorlayıcı olabilir ve anneye kendisini sanki esir alınmış gibi hissettirebilir. Bu yüzden, annenin de bebek uyurken iş yapmak yerine, uyuması ve dinlenmesi çok yerinde olur. Diğer işler için çevredekilerden bol bol yardım isteyerek, annenin gün içinde dinlenebileceği zamanlar yaratılmalıdır. Uyku dışında kalan zamanda ise, ilk aylarda bebek, anne ve babanın yakınlığını kokuyla, sesle, dokunmayla, görmeyle ve kurulan duygusal yakınlıkla hisseder.
Güven bağı oyuncağı edinmek, sizi ve bebeğinizi rahatlatır!
Bebek beslenirken anneyle göz göze gelmesi, birbirlerinin varlığını hissetmeleri her ikisine de iyi gelir. Bebek annenin kucağında, onunla göz göze beslenirken mutlu, rahat, dengeli bir duygu durumundadır. Yani iç dünyasının dengesi yerindedir. Hep de bunu arar ve bu dengeyi, huzuru, mutluluğu bulmaya çalışır.
Bu dengelenme durumu bebekte rahatlık ve güven yaratır. Bu sadece beslerken olabilecek bir şey değildir, gündelik yaşamın rutini içinde de, anne veya babasının kucağında, fiziksel ihtiyaçları giderilmiş, psikolojik ihtiyaçları da giderilme yolunda olan bebek güvenle bağlanır. Anne-bebek arasındaki bu güven bağını temsil eden yumuşak bir oyuncağı, daha bebek doğmadan seçmek ve hamilelik sırasında da o oyuncağı kucaklamak, sonrasında bebekle oyuncağı da bir araya getirmek çok yararlı olur. Bizim kültürümüzde, bu tip oyuncakların (ayıcık, bebek, battaniye, yastık) bağımlılık yapması korkusu yaygındır.
Halbuki anne-bebek güven bağını temsil eden "güven oyuncağı" giderek büyüyen bebeğin, annesiyle olan yakınlığını hissetmesi, annesini göremediği anlarda o oyuncağıyla birazcık avunup rahatlaması, uykuya dalarken oyuncağına sarılarak uyuması, hem annenin hem de bebeğin daha mutlu olmasını sağlar. Bebeklerin pek çoğu, annelerindeki bazı bölgelere (boyundaki bir ben, kulak memesi, saçları, dudak veya ağzı) dokunarak uykuya dalmayı öğrenirler. Bu pek çok durumda, çocuk büyüse de devam eder, çocuklar bir türlü ten teması olmadan uykuya geçişi sağlayamazlar ya da uykuya dalma hep bir mesele haline gelir. "Güven bağı oyuncağı" sadece uyku için değil, sakinleşmeye ihtiyaç duyulan anlar için de çok faydalıdır. Bu oyuncak çok sık yıkanmamalıdır, çünkü kokusu önemlidir. Dokunuşu ve kokusu ona güven ve rahatlık verir. Bu tip bir oyuncak genelde görevini 5-6 yaşlarında tamamlar. Bu yaşlara kadar aynı oyuncağın kullanılması önemlidir. Bu tabii ki zorlayarak yapılacak bir şey değildir, zaten bebekliğinden beri alıştığı oyuncağını hemen her çocuk doğallıkla sahiplenir. Bu oyuncağa anne ve babanın da olumlu hislerle bakmaları çocuğu daha da iyi hissettirir.