Çocuklar için kendilerini en sevgi dolu ve güvende hissettikleri yer annelerinin kucağıdır. Hatta kaç yaşında olursak olalım hepimiz kendimizi kötü hissettiğimizde, annemizin bize sarılıp saçımızı okşamasını isteriz. Biz yetişkinler dünyasında bu istek kontrol edilebilse de çocukların dünyasında işler farklı ilerler. Onlar sevgilerini, korkularını hatta güvensizliklerini henüz doğru ifade biçimini bulamadıklarından, yaş dönemlerine özgü farklı tepkiler oluşturabiliyorlar. "Beni kucağına al sendromu" da bu davranış biçimlerinden biri. Masum küçüklerin ihtiyacı olan tek şey aslında korunma ve ilgi. Medical Park Hastanesi'nden Psikolog Nagihan Akarsu, bakın bu sendrom hakkında neler söyledi.
2- 3 yaş çocuğu
Bu dönemdeki çocuk, bağımsızlığını ilan etmiş, artık tuvalet eğitimini bitirmiş, farklı eğitimlere (kreş gibi) kendini açmıştır. Yemeğini kendi yiyebilir, basit kıyafetlerini kendi başına giyebilir ve çıkarabilir. Öz-yönelim çok güçlüdür; yani sevdiği kişi ve nesneleri paylaşmak istemez. Ne kadar bağımsız davranmak istese de birinci derece yakınlarından ayrılmak hoşuna gitmez. Basit bir ergenlik sendromu gibidir. Kendi başına oyun oynamak ister, bir anlamda sadece oyuncaklara yöneliktir. Çevresindeki çocuklara çok kısa süre ilgi gösterir. Kişiler onun ilgi merkezi değildir, ama yakınında olunması son derece önemlidir. Mutluluk ve haz duygularını yoğun bir şekilde belli eder. Bunun yanında öfke ve hırçınlıklarını da eksik etmez. İnatçıdırlar; her şeye karşı gelirler, durmadan dinlemeden "Hayır" dedikleri gözlenir. Anne-babalar bu zamana kadar disipline edebildikleri çocuklarıyla baş edemez hale gelirler. En bencil dönemleri bu zamanlardır ve kurallara uymakta zorluk yaşarlar. Sevdikleri hep yanında olmalı, istekleri asla ertelenmemelidir. Yoksa büyük bir çatışma anne-babayı bekliyor olabilir.
Ayrılma kaygısı bozukluğu
2-3 yaş dönemi; çocuklar ve anne-babalar için ayrı birer kaygı odağı oluşturur. Bir çocuk, 2-3 yaşlarına kadar yakın çevresinde anne-baba-anneanne-babaanne ve dede gibi kişileri görür. Bu kişilere bağlılık kazanırken, diğer kişiler yabancı ve tehlikeli olarak algılanır. Bu durum benmerkezci olmasını destekler, aynı zamanda da sosyalliğini azaltır. Ebeveynleri tarafından sevgi gösterilen, doğru iletişim kurulan çocuklar, daha sakin ve bağımlı değil sadece bağlı olurlar. 2 yaşından sonra kreşe başlama durumu ya da daha fazla sosyalleşmesi için parka götürülen çocuk, sosyalleşmenin ilk adımlarını atmaya başlar. Bu dönemdeki çocuklarda en sık karşılaşılan sorun ise ayrılma kaygısı bozukluğudur. Dünyanın kendi etrafındaki sevdiği insanlardan oluştuğunu zanneden çocuk, dış dünyaya açılmakta oldukça zorlanır. Aile içinde çok seviliyor, bir dediği iki edilmiyor hele de herkes onun etrafında dönüyorsa; değmeyin keyfine! Neden o alışılmadık kurallarla dolu kreşe başlasın, sırasını alan çocuklarla oynamak zorunda kalsın ki? Bu çocuklar, diğer ortam ve kişilere uyum sağlamakta zorlanırlar, devamlı ağlayabilirler.
Kucak; kendini güvende hissetme yeri
Evde her yeri kurcalayan, karıştıran, sanki bir motor takmış gibi koşturan çocuk; dışarı çıkınca "Anne beni kucağına al" diye mızmızlanmaya, ağlamaya başlar. Bütün şirinliğiyle, masumluğuyla size sarılır. Bu durum, çocuğun dış dünyanın birçok tehlikesinden, diğer kişilerden korunmaya çalışma çabasıdır. Anne kucağına aldığında, korunmuş olacaktır ve her türlü zorlukla anne başa çıkacaktır. Daha kapıdan çıkmadan bacağına sarılmaya başlayabilir. Bu durumu "Beni kucağına al sendromu" olarak tanımlayabiliriz. Üstelik keyiflidir de! Kim istemez ki dış dünyanın tehlikelerinden korunmayı; hem de alışılmadık, karmaşık bir ortamda yanımızda sevdiğimiz biri varken... Bence kendilerince haklılar ve bunun keyfini sürmek için de ellerinden geleni yaparlar. Kendilerini yerlere atmak, en önemli taktiklerden biridir… Dikkat çekici bir şekilde bağırmak da oldukça etkileyicidir! Ama en güzeli, çekiştirerek anne-babayı usandırmaktır ve çocuklar bu konuda oldukça başarılıdır.
İhtiyacı olan ilgiyi ona verin
Çocuklar dışarıdayken ya da misafirlikteyken başkalaşır. Hiç olmadığı kadar hareketli olabilir ya da hiç görmemiş gibi ilgi bekleyebilir. Bu, "Benimle ilgilen" mesajının onların dilinde ifadesidir. Çocuğumuz bize bağırdığında, neden mesajı yanlış anlarız? Çünkü önceliklerimiz farklı. Onların gözünden bakamıyoruz. Bu dönemdeki çocukların benmerkezciliği ve inatçılığı ne kadar ön planda olsa da; çocuklar dokunulmaya ve korunmaya ihtiyaç duyarlar. Bu çok doğal bir istektir ve her çocukta gözlenir. Çocuk kucağa alınmak istediğinde, çoğu zaman anne-babaların bunu reddettiğini, ona yürümesi gerektiğini söylediğini ve bazen de bağırdığını görürüz. Bu reddediş onları sakinleştirmez ya da bu isteklerinden vazgeçirmez. Reddedilen çocuk; korkak, güvensiz olmaya, anne-babadan devamlı ayrılma kaygısı taşımaya başlar. Kendini korunmasız ve değersiz hisseder. Kucağa alınan çocuk ise; kendini güvende ve değerli olarak görecektir. Ancak burada önemli nokta; çocuğun ihtiyaç duyarak anneyi istemesiyle, anne-babayı kullanma ve istediklerini yaptırma çabasını ayırt etmektir.
Hazırlayan: Işıl Evrim AKGÜN