Bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük armağan özsaygısı yüksek kadın ve erkek örneği olmaktır. Çünkü çocuklar tavsiyelerle, nasihatlerle değil, örneklerle öğrenir. Örneğin; abur cuburu, fast food gıdaları sıkça tüketen bir ebeveynin çocuğuna sağlıklı gıdalar vermeye çalışmasının hayatta bir karşılığı yoktur. Çocuk da abur cubur yemek isteyecektir. Bir anne, çocuğuyla birlikte Gandhi'nin yanına gider. Gandhi'den çocuğuna şeker yemeyi bırakmasını söylemesini ister. Gandhi kadına iki hafta sonra yeniden gelmesini söyler. Kadın iki hafta sonra çocuğuyla birlikte geldiğinde Gandhi, çocuğa "Şeker yemeyi bırak" der. Anne kızar, "Evim uzakta. Buraya zaten bin bir zorlukla geliyorum. Bu söylediğini çocuğuma iki hafta önce de söyleyebilirdin. Niye bana bu zahmeti tekrar çektirdin?" diye söylenir. "Gandhi kadının gözlerinin içine bakarak, "İki hafta önce söyleyemezdim. Çünkü o zaman ben de şeker yiyordum" der.
DEĞERLİLİK VE YETERLİLİK DUYGUSU
Çocukluk dönemi, özellikle ilk altı yıl özsaygının, yani değerlilik ve yeterlilik duygusunun temelinin atıldığı ve en hızlı geliştiği dönemdir. Daha ileri yaşlarda bunları kişinin kendi çabasıyla kazanması ve kalıcı kılması daha zordur. Yabancı bir dili çocuklukta öğrenmekle sonradan öğrenmek arasındaki fark gibidir. Yetişkinlerin özel, iş ve sosyal ilişkilerinde yaşadıkları sorunların temelinde Özsaygı düşüklüğü sorunu vardır. Ebeveyn olarak rolümüzde başarılı olmak için çocuğumuzun özsaygısını nasıl geliştireceğimizi, ona büyüdüğünde kendi ayakları üzerinde durabilmeyi, kendisiyle ilgili pozitif bakış açısı kazanmayı nasıl öğreteceğimizi bilmek zorundayız. Onu balıkla beslemek yerine hayat boyu kendisini besleyebilmesi için balık tutma becerisini ve gücünü kazandırmak, en önemli görevimiz ve sorumluluğumuzdur.
Başarılı ebeveyn, çocuğunun özsaygısını geliştirmeye öncelik veren ebeveyndir Çocuğumuzun özsaygısını geliştirmenin dışında ebeveyn olarak yaptığımız şeyler, gerçek anlamda hiç de önemli değildir. Tüm diğer konular, üzerinde pek de üzülmeye değmeyecek ayrıntılardır. Ama özsaygısı yeterince gelişmemiş çocuk, bizi üzecek konu yaratmada çok usta olur.
ÖNCE KENDİ ÖZSAYGIMIZI GELİŞTİRELİM
Çocuklarımızın özsaygısını geliştirebilmek için öncelikle kendi özsaygımızın gelişkin olması gerekir. Bizde olmayan şeyi onlara veremeyiz. Özsaygı, hayat başarısının ve doyumunun temel öğesidir. Özsaygımız yüksekse yaşamımızın kontrolünün bizde olduğunu hissederiz. Yaratıcı ve üretken oluruz. Özsaygımız düşükse şüphe, korku ve savunmalarımız bizi tutsak kılar. Yüksek Özsaygıya sahip birini tanımak kolaydır. O sevecendir, ama hayır demesini bilir. Ne kendisinin sömürülmesine izin verir ne başkalarını sömürür. Çalışkandır, ama dinlenmesini bilir. Üretkendir, ama eğlenmesini bilir. Hayatı dengelidir, ama spontandır. Kararlıdır ama esnektir. Bütüne ait olduğunu bilir ama bireyselliğinin bilincindedir. Hem kendine hem çevresine yararlı bir bireydir. Güçlüdür, ama alçakgönüllüdür. Sürekli öğrenmeyi sever. Hayatı sever, hayat da onu sever. Hepimizin gerçek isteği böyle bir insan olmak değil mi? Yaşamdaki başarı, doyum ve hazzın yüzde onbeşi kişinin bilgi ve becerisine, yüzde seksenbeşi özsaygıya dayanır. Özsaygı bir şans işi değil, emek, çaba ve farkındalıkla her insanın özünde var olan potansiyelin ortaya çıkmasıyla ulaşılan bir bilinç boyutudur. Sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlayabilmemiz için Homo Novus (Yeni İnsan) köşesinde sizinle bireysel gelişimi, bireyin gelişimi konusunu ele almaya devam edeceğim. Özsaygı gelişimi ve bireysel gelişim aslında bir ve aynı şeydir.