Halen yüksek yargıda görev yapan bir 'kripto paralelci'nin itiraflarını yayımlıyor. Bir yüksek yargı kurumunda hâkimlik yapan bu kişinin anlattıkları, paralel yapının gizli yapılanmasına dair bilinmeyenleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne serecek. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün ulaştığı hâkimin kimliği bizde saklı. İşte o hâkimin anlattıkları;
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben küçük bir Anadolu kasabasında, çiftçi bir ailenin 4 çocuğundan en büyüğü olarak dünyaya geldim. Anadolu öğretmen lisesini yatılı olarak kazandım. Okulda görevli birkaç öğretmen ve pansiyon yetkilileri önce bizi bir anne baba gibi kucakladı. Risale-i Nur kitaplarından kısımlar okuyorlar, bizim anlayacağımız dilde tevilini yapıyorlardı. Bir yıl kadar sonra bu öğretmenlerimiz bizlere Gülen Hocaefendi'nin vaaz kasetlerini dinletmeye başladı. Öğretmenlerimiz bizlere Hocaefendi'nin çok özel ve zeki bir insan olduğunu, peygamberimizi sürekli rüyasında gördüğünü anlatıyordu. O'nun kutsi bir şahsiyet olduğu sürekli empoze ediliyordu. Seksenli yılların sonlarına doğru tam bir hizmet eri olarak mezun olmuştuk.
Okul yıllarında paralel yapıya mensup öğretmenler kendi öğrencileri arasında ayrım yapıyorlar mıydı?
Evet. Konuşmaya şahit oldum. Cemaatten olan öğrencinin notu ile cemaatten olmayan öğrencilerin notu arasında ne kadar fazla açıklık olursa, yüksek not alan öğrencinin yerleştirme puanının daha fazla arttığını söylüyorlardı.
Hukuk Fakültesi'nde okurken paralel örgütün evlerinde mi kaldınız?
Cemaatin içinde evlere 'dershane' denir. Başımızda üst sınıf öğrencisi bir 'imam' abi bulunuyordu. Genelde her evin cemaat içinde kod ismi vardır. Atıyorum 'güneş' dediğiniz zaman o dershanenin nerede olduğunu, imamının kim olduğunu, hangi öğrencilerin kaldığını bilirsiniz. Cemaat ilgilendiği hiçbir öğrencinin takibini asla bırakmaz. Cemaatin her şeyde olduğu gibi öğrencilere ilişkin de bir arşiv kaydı vardır.
Peki hiyerarşi nasıl işler, talimatlar size nasıl ulaştırılır?
Örneğin 28 Şubat sürecinde nasıl hareket edeceğimize, nasıl tedbirler alacağımıza yönelik talimatlar gelirdi. Eşlerimizin başını açmamız, resmi yemeklerde ölçülü içki içmemiz, cumalara gitmememiz, Gülen'in adına verilen "ruhsat"la cemaat ağabeyleri tarafından bize tebliğ edilirdi. Tüm bunları hizmet adına yapıyorduk. Artık cemaat mensupları özellikle de bu uygulamalarla mesleğe yeni başlayan meslektaşlar, cemaatten olmayan meslektaşlarca tanınamıyordu. Sosyal demokrat gibi yaşamaya başlamıştık. Takiye yapıyorduk. Cemaat mensuplarını sadece cemaat mensupları tanıyabiliyordu. Fakat bu hayat tarzı şimdilerde bazı arkadaşlarda inanç tarzı haline geldi.
Günümüzün meşhur davalarında paralelci yargı mensuplarının etkisi var mıydı?
Elbette. 2000'lerin başından itibaren Adalet Bakanlığı'nda yer edinen cemaat mensubu bürokratlar cemaat mensubu arkadaşları önemli noktalara yerleştirdi. Gizlilik üst düzeydeydi. Bu kadrolaşmayı sadece cemaat mensubu yargıdan insanlar bilir, cemaat mensubu ancak yargı dışı bürokratlar ve esnaflar bilmezdi. 2000'li yıllarda Adalet Bakanlığı'nın atama ve yetkilendirme yetkisi olmadığı için bu işlemlerin tümü cemaatten olan Bakanlık bürokratları o zamanki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) nüfuz ederek, onlarla kişisel ilişkiler kurarak yapılırdı. HSYK üyeleri kimin cemaat mensubu olduğunu bilemez ki. 2010'da yapılan referandum sonucu oluşan HSYK da bu yerleştirme operasyonunu tamamladı. Cemaat özellikle özel yetkili mahkemeleri, başsavcılıkları ve ağır ceza mahkemesi başkanlıkları ile dinleme kararı veren sulh ceza mahkemelerini çok önemsemiştir.
ARŞİVLEME VE KODLAMA SİSTEMİ
'Arşiv kaydı' ifadenizi açar mısınız?
Mesela cemaatten olan hâkim ve savcılar cemaatten olmayan hâkim ve savcılar ile ilgili (zaafları, ilişkileri, hayat tarzları v.b.) bilgileri toplar kendi grubunun sorumlusu hâkim ve savcı ağabeylerine iletir. O ağabeyler de bu bilgileri cemaatin arşivinde görevli bir hâkim ya da savcıya iletir. 2000'li yılların başından bu yana oluşturulan arşivdeki tüm yazılı ve görsel malzeme yeri gelince kullanılır. Kendi aralarında birisi ile ilgili kodlarla konuşurlar. Mesela Alevi-sol kökenli hâkim ve savcılar '7' numaradır.
Müsteşara markaj...
2010'daki HSYK seçimleri sürecinde tablo nasıldı?
Çoğunluk cemaat mensuplarından seçtirildi. Cemaatin ileri gelenleri Bakan beyi (Sadullah Ergin) yanılttı.
Başbakan da Bakan beye güvendi. Cemaat o zamanki Adalet Bakanlığı müsteşarını da açıklarını arşivlediğinden dolayı iyice yanına çekmişti. Müsteşar vasıtasıyla istedikleri adamlarını bakanlıkta istedikleri yerlere getirtiyorlardı. O dönemin HSYK seçimlerinde cemaat güzel oyunlar oynadı. Bu oyunlar fark edildiğinde iş işten geçmişti. Atamalara ve yetkilere bakan daire olan 1.
Daire'nin çoğunluğu cemaat mensubu üyelerden oluşturuldu.
Özel yetkili mahkemelerin hâkim ve savcılarının tamamına yakını cemaatten seçildi. Hatta zabıt kâtibi, bilgi işlemci, teknik eleman v.s alımlarına kadar hep cemaat mensupları mülakatta kazandırılarak işe alınıyordu. (Abdurrahman ŞİMŞEK / SABAH)