Belki hatırlayanınız vardır içinizden. Geçtiğimiz sonbahar görev icabı Güney Afrika'ya seyahat etmiştim. Hani, insanı baştan çıkaran o muhteşem şehirler Johannesburg ve Cape Town'ı görünce, genç girişimcilere bir çağrıda bulunmuş ve "Burası fırsatların ülkesi. Sakın kaçırmayın!" demiştim. Bazılarınızın çok ilgisini çekmişti yazdıklarım. İşte bugün yine bir Afrika ülkesini anlatmaya çalışacağım sizlere.
Kıtanın doğusundaki en fakir ülkelerden Tanzanya'ya dikkatinizi çekeceğim.
Dar Es Salaam'dayız kalabalık bir ekiple. Ülkenin Hint Okyanusu'na kıyısı olan liman şehrinde.
Elbette ki ilginç oldu bendeniz için kısa zaman aralıkları ile aynı kıta üzerinde iki farklı ülkeyi ziyaret etmek! Bildiğiniz gibi bu sıralar G. Afrika'da büyük şenlik var. Çünkü dünya futbolunun nabzı orada atıyor. İşte safoş bendeniz, kupa heyecanının Tanzanya'yı da etkisi altına almış olacağı düşüncesiyle olsa gerek, çok heyecan yapmıştım bu diyarlara doğru yol alırken. Komik bulabilirsiniz ama kendi kendimi hep, "G.Afrika'ya böyle bir zamanda gidemedin, diye üzülme, en azından Shakira'nın Afrika şarkısını Dar es Salaam sokaklarında Waka Waka dansı yapan Afrikalılarla birlikte söyleme şansına sahipsin!" diyerek teselli etmiştim.
Yanılmışım. Hem de fena yanılmışım. İnanılır gibi değil ama kendi ülkemde günde en az 10 kez rastladığım o insanın içini kıpır kıpır yapan şarkının melodisinden eser yok Afrika'nın bu fakir ülkesinde. Hani derler ya, "Gözü çıksın şu yoksulluğun!"
Aynen öyle işte!
Yoksulluk, açlık ve garibanlık öyle sindirmiş ki Tanzanyalı kardeşlerimizi, hiç umurlarında değil, ne bu aralar büyük bir heyecanın yaşandığı G.Afrika, ne de Shakira!
Kaderine küsmüş bu ülkenin insanı sanki...
Daha doğrusu kadersizliğine.
Sefaletin en had safhada yaşandığı bu ülkeyi gezerken hafızalarımıza kaydettiğimiz o görüntüler ömür boyu unutulacak gibi değil sevgili okurlarım! Kişi başına düşen milli gelirin yılda 525 dolar olduğu, milyonlarca insanın günde 1 doların altında bir rakama yaşam savaşı verdiği Tanzanya'daki insan manzaraları gerçekten yürek burkuyor.
Tanzanya sokaklarında gezerken karşınıza çıkan hemen hemen herkes sımsıcak gülümsüyor. Adeta ülkenin sloganı haline gelmiş "Hakuna Matata!" yani, "Problem yok! Keyfine bak!" sözleriyle karşılıyor ve uğurluyorlar sizleri. Ama biliyorsunuz ki onların bu sesleniş biçimi sadece ve sadece söylemlerinde...
Çünkü Tanzanya'da problem büyük!
Peki neden?
Kanımca bunun nedenini en iyi açıklayan Tanzanyalı uzun uzun konuşma fırsatı bulduğum Dar es Salaam'daki uyduruk, derme çatma eski köy müzesi müdürü Emmanuel Ngallah'tı.
"Keşke bizim de bir Mandela'mız olsaydı" diyordu iç geçirerek.
İsyan ediyordu; "Neyimiz eksik bizim onlardan? Her şeyimiz var! Birçok ülkenin sahip olmadığı her şey! Bir kere denizin, yeşilin en harika renkleriyle hayat bulduğu bu ülkenin en büyük avantajı birbirine son derece saygılı insanlardır! Kaç Afrika ülkesinde vardır ki, Hıristiyanı ile Müslümanı barış içinde yaşayan bir toplum? Düşünün. Denizimiz var. Balığımız var. Altın gibi toprağımız, dünyanın gözü üzerinde altın madenlerimiz var. Var ama maalesef bunları değerlendirebilecek, işleyebilecek, işletebilecek bir liderimiz, bir yönetim kadromuz yok! Ne yazık ki bizi bu yoksulluğa mahkûm eden, bizi kadersiz kılan şey bir türlü sahip olamadığımız bir Mandela'dır."
İki ülke arasındaki benzerlikleri ve bu benzerliklere rağmen aradaki uçurumu göz önüne alınca Ngallah'a hak vermemek elde değil sevgili okurlar.
Demek ki gerçek bu! Bazı ülkelerin kaderlerini o ülkenin sahibi olan milyonlarca insan değil ama duruşu, tavrı ve verdiği onurlu mücadele ile tek bir lider, tek bir insan değiştirebiliyor.
Türkiye için de aynı şey geçerli değil mi? Bu ülkenin bu günlere gelişinde kilit rol oynayan Mustafa Kemal Atatürk değil mi?
(*) Kuna Matata: Problem var!