Bu kadın beni öldürecek. Çünkü gazeteci Sevilay Yükselir olarak ofisini 100 kere aramışlığım, "Lütfen bir söyleşi yapalım" demişliğim, asistanı Sibel Algan'ın dönüp 100 kere, "Kusura bakmayın, Sezen Hanım şu anda konuşmayı düşünmüyor!" diye cevap vermişliği vardır.
Şimdiye kadar hep kendimi, "Bozulma, sana değil, bu hatun kimseye konuşmuyor!" falan diye avutmuştum. Ancak elin Japon'una verdiği sayfalar dolusu söyleşiyi görünce, "Ahhhh yeter artık!" dedim.
Sezen'e bak ya! Benim şarkılarımı söyleyen Sezen'e. Gitmiş Yomiuri Shimbun adlı bir Japon gazetesine röportaj vermiş. Bu yetmezmiş gibi almış bir de sitesine koymuş.
Nispet yaparcasına!
Yakalasam kendisini; "Eee pes yani! Benim elin çekik gözlü bir Japon'u kadar değerim yoksa ne diyeyim ben sana. Vallahi billahi o 'Sen Ağlama', 'Git' filan var ya benim dönüm noktalarımdır..." diyeceğim ama yakalayamıyorum gazeteci Sevilay Yükselir olarak.
Neyse. (İnşallah Japonlar telif melif istemez) Sormuşlar:
- 2002'de ilk kez Kürtçe şarkılar söylediniz. Ne tür tepkiler aldınız?
Bizim hatun demiş ki:
- Sadece Kürtçe değil, Türkiye'de konuşulan tüm dillerde şarkılar söyledim "Türkiye Şarkıları" adlı bu konserlerde. Coşkulu ve duygulu konserlerdi. Hatta eşsiz bir uyum içindeydik. Anadolu budur. Türkiye budur. Ama siyasi olsun olmasın, iktidar sularında seyreden gemiler, dümeni farklı ufuklara kırabiliyor. Övgü ya da yergide bulunanları, kendi somut koşulları içinde değerlendirip, doğru fikir ve önerileri süzmeye çalışmalısınız. Ben de bunu yaptım.
(Bak duydun mu İsmail? Sezen niye bu kadar büyük biliyor musun? İşte bunun için! Herkese, "Sen de padişahımsın. Sen de büyüksün!" demediği için...