Zengin olmak için iki yol olduğu bilinir. Ya bir buluş yapıp servet yaratacaksın Bill Gates gibi, ya da başkasının yarattığı servetin üzerine oturacaksın. İşte faiz lobisi bu ikinci yolu seçenlere övgüler düzüyor ve karşılığında komisyonunu alıyor.
Peki faiz lobisi kredi kartıyla başkasının servetinin üzerine nasıl oturulmasını sağlıyor? Bildiğiniz gibi toplumsal pramitin en üstünde, nüfusun yüzde birini oluşturanlar, toplumsal pramitin alt katmanlarındaki halkın parasını mevduat ve bonolar yoluyla ucuz faizle topluyorlar. Ardından kredi kartı yoluyla düşük gelirli kesimlere, onlardan topladığı paraları yüksek faizle satıyorlar. Ve düşük gelirliler bu haksız faiz mekanizmasıyla sürekli borçlanmak zorunda kaldıklarından mega zenginlerin kölesi haline geliyorlar. Yaşamları boyunca kredi kartı borçlarını ödemek için çalışıyorlar.
Tabii bu sömürü çarkının oluşmasında asimetrik enformasyon ve rant kollama önemli rol oynuyor. Çünkü pramitin alt kesimindekiler finansal okur-yazarlıkları az olduğu için kart borcu ödemesinde bir küçük aksamanın ileride başlarına neler açacağını tam olarak bilemiyorlar. Yine mega zenginler lobicileriyle bürokratlara ve politikacılara baskı yapıp istedikleri gibi yasal düzenleme yaptırdıklarından düşük gelir gruplarını bu sömürü çarkından kurtarmak mümkün olamıyor. Çünkü bu mega zenginlerin küresel düzeyde lobileri öyle güçlü ki bu sömürü düzenini değiştirmeye çalışanı adeta yok ediyorlar. Hatta kendilerine karşı çıkan hükümetleri deviriyorlar. Ve bu güçleri sayesinde, toplumsal pramitin en altında alın teriyle yaratılan küçük servetler toplam halinde büyük bir servet olarak pramitin en üstüne, faiz lobisinin gayretleriyle aktarılıyor.
Peki bu durumda mega zenginlerin ve onlara güzelleme yapan faiz lobisinin topluma katkısı çok mu büyük oluyor? Bir buluş yaparak servet yaratmadıklarına göre, demek ki mega zenginler ve onların rant kollamada lobiciliğini yapanlar başkalarının alın teriyle yarattığı servetin üzerine oturuyorlar. Toplumsal faydaya bu haksız aktarım nedeniyle hiç bir katkılarının olmadığını söyleyebiliriz.
Gelelim bu haksız kazanç mekanizmasının Türkiye'de işleyişine… Vatandaşın mevduatına yaklaşık yüzde 7 oranında yıllık faiz veriliyor son günlerde. Oysa kredi kartı kullanan vatandaşa uygulanan faiz oranı, aylık yüzde 2.12, gecikme halinde aylık yüzde 2.62 oranında oluyor. Böylece kredi kartı faizleri yıllık bazda bileşik olarak sırasıyla yüzde 28 ve yüzde 35'e ulaşıyor. Bu rakamlar, toplumsal pramitin en üstündeki mega zenginlere, fakirlerin yarattığı servetin nasıl aktarıldığını bize gösteriyor.
İşte bu nedenle Başbakan Erdoğan, kredi kartı konusunda vatandaşı uyardı. Çünkü asimetrik enformasyon ya da bir tarafın yetersiz bilgisi sömürüyü ortaya çıkartıyor. O halde Erdoğan'ın bu uyarıyla, kahvaltıda anlaşıp mevduta düşük, karta aşırı yüksek faiz uygulayan bankalara bir gönderme yaptığını söylemek yanlış olmaz herhalde.