Amerikan Merkez Bankası'nın gevşek para politikasını terk edeceğini açıklaması gelişmekte olan ülkelerden para çıkışına neden oluyor. ABD ekonomisinde istihdam artıyor, bu iyiye gidiş aslında. Türkiye için de olumlu oluyor. Çünkü ekonomiyi canlandırmak için aşırı dolar basımı Türk parasını aşırı değerlendirdiğinden ihracatta rekabet gücünü kaybettiriyordu. Oysa şimdi Türk parası reel kur endeksi tüketici fiyatları bazında haziranda yaklaşık 4 puan azalarak 115.6 seviyesine geriledi. Böylece ihracatı destekleyen kur seviyesi oluştu.
İşte bu noktada şimdi Merkez Bankası'ndan faiz artırımı bekleyenler var. Oysa Türkiye 2006 Türkiyesi değil. Hatırlayacaksınız Mayıs 2006'da ABD Merkez Bankası faiz artırdı. Türkiye'den şimdi olduğu gibi para çıkışı başladı. Ve Türkiye Merkez Bankası gecelik borç alma politika faizlerini 13.25'den 17.50'ye yükselterek yaklaşık 8 puan reel faiz vermişti döviz fiyatını durdurmak için. Buna rağmen 2006'da enflasyon hedefi yüzde 5 olduğu halde yüzde 9.7'ye yükseldi. Güya enflasyon artmasın diye faiz artırıldı ama enflasyon yükseldi. Böylece ekonomide reel denge yerine nominal denge sağlandı. Oysa bu denge Türkiye'nin kaynak dağılımını bozan bir denge oldu. İhracata yönelik mal üretimi (traded good) için yatırımlar kârlı olmaktan çıktı, ihracata konu olmayan malların üretimine (nontraded good) yatırımlar çoğaldı.
İşte şimdi gelinen kur seviyesinde Merkez politika faizini 2006'da olduğu gibi çoğaltmadığı takdirde Türkiye ekonomisi nominal yerine reel dengesini sağlayabilir. Ve Merkez'in korkması için hiçbir neden yok. Çünkü bütçe açığı yok, kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 36.1 düzeyinde bulunuyor. Risk olarak ileri sürülen özel sektörün kısa vadeli toplam dış borçları 110 milyar dolar düzeyinde fakat bu borcun 27.4 milyar doları ithalat kredisi yani satöde biçiminde borç oluyor. Yine bu borcun 31.8 milyar doları ticari kredilerden geliyor. Borcun 24.1 milyar dolarını döviz mevduatı oluşturuyor. O halde ödenemeyecek bir dış borç yok. Kaldı ki bu borçların bir kısmı bir cepten cebe (back to back) borç olduğu için kırılganlık oluşturmuyor. Yine Merkez Bankası'nda döviz taleplerini karşılayacak rezerv mevcut. O halde kırılganlık provokasyonlarına teslim olmayıp, ekonomide nominal denge yerine reel dengeye ulaşmak için ortam hazır.
Gelelim Merkez Bankası nominal denge yerine reel dengeyi sağmaya yönelirse kimin bu işten zarar edeceğine... Parasını ihracata yönelik mal üretimi yerine lüks lokanta zincirlerine, lüks konutlara, lüks otomobillere yatıranlar zarar eder. Döviz kazandırıcı mal üretimine yönelenler kâr ederler. Artık ekonomide yüksek reel faizler vererek, faiz lobisine haksız kazanç sağlayarak kurulan nominal denge yerine dış ticarete konu mal üretimini destekleyecek reel denge sağlanmalı.
Anlayacağınız, ekonomide reel istikrar Merkez bankası faiz lobisinin baskısından kurtulduğunda sağlanır. İşte tam zamanı şimdi.