"Gazetecilik bitti" diyorum, kızıyorlar.. Ama her gün, bittiğinin örneklerini yaşıyoruz..
Bizim zamanımızda, yani 50 ve 60'lı yıllarda, Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı muhabirleri, mesleğin en usta, en deneyimli isimleri arasından seçilirdi, Bir yerde muhabirlik merdivenin son basamağıydı onlar..
Sadece mesleği değil, oturup kalkmayı, giyinmeye varıncaya dek sosyal yaşamı ve gazeteyi temsili bilen ustalar..
..Ve bugün..
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı ameliyat oluyor.. Türk basınının haberi yok. Üç gün sonra başbakanlık resmi açıklama yapınca, dünya ile birlikte, "Başbakanlık Muhabirleri" de öğreniyorlar olayı.. Abartmıyorum. O devirde mesela İsmet Paşa böyle bir "Saklı" ameliyat geçirse, Mete Akyol, hastabakıcı kılığına girer, fotoğraflarıyla röportajı getirirdi Milliyet'e.. Abdi İpekçi'nin Milliyet'ine..
Cumhurbaşkanı, bu ülkenin her şeyden fazla konuşulan olayı, Şike yasası üzerine konuşuyor.
"'Sporda şiddet yasasıyla ilgili rahatsızlığım var, 6 ay önce çıkmış olan bir yasanın daha düzgün şekilde çıkması gerekirdi. Dolayısıyla incelettiriyorum.."
Bir dil sürçmesi olduğu belli.. Belli de, "Daha düzgün şekilde çıkması gereken yasa" hangisi.. 6 ay önce çıkan ve Cumhurbaşkanı'nın uygun görüp onayladığı mı, yoksa, bugün çıkan ve Köşk'te bekleyen mi?.
Peki o basın toplantısını izleyenler içinde teybe alma dışında, dinleyen, soru sormaya cesaret eden, karmaşıklığa açıklama isteyen bir, tek bir muhabir yok mu?.
Yok!..
Herkesin en çok merak ettiği haber, tüm televizyonlar ve gazetelerde bu haliyle yer aldı, iyi mi?.
Başbakanlık muhabiri kalmamış. Cumhurbaşkanlığı muhabiri kalmamış..
Gazetecilik kalmış mı, peki?.