Tüm cinliklerimin hortladığı, kışın mehter marşıyla uğurlandığı, aşka çeyrek kala, "Bu yaz gardırobumda ne ola?" ayı, nisan karşımda. Şöyle biraz deliresim, içip gezesim, bağırarak şarkı söyleyesim var.
Hal böyleyken karartılı, okuldaki etütleri aratmayan vaziyetlerden de köşe bucak kaçmaktayım. Bak şekil bir a; yemek pişirmek.. "Ayy gelmezsen çok ayıp olur yavrum" yerleri.. Gıcık olduğum birinin doğum gününü kutlama falan filan...
Buzdolabım bomboş, karnım zil çalıyor, sıvı tüketimine abanıyorum. Midem su yatağına döndü, gluk gluk. Derken zır kapı ablam damladı. Hatunla taban tabana zıtız. Ben Britney Spears isem o Sarah Brightman ya da ben Prenses Stephanie, o Prenses Rania.
Durum bu kadar netken, tabii ki de onu üç günlük fasulyeyi yemeye ikna edemedim. Teşvikiye'deki Salomanje'ye gittik. Tam oturacakken ana! Bu adam olamaz, bu bir yaratık. Sevgilim bile bakmama kızmaz çünkü yıkılıyoo. Hemen özetleyeyim; boyu bir seksen beş dolaylarında, surat kemikli (artı bin puan), lacivert takım giymiş, saçlar hafif uzunca hani kim gibi? Hah! Eski filmlerdeki Tarık Akan.
Stephanie ve Rania başladık dedikoduya. Ablam yandan, ben sırtım dönük aynadan kesiyorum. Ve kaçınılmaz son başladı. Abi bir bir falsoları döküldü. Tipik yakışıklıyım, işimde başarılıyım ama ilişkide kâbusum modeli. Ambalaj süper, gerisi üzer.
Kızlar sakınılacak erkek tipi numara 85: fizik fazlasıyla iyi, işleri tıkırında, ilgi çektiğini anlarsa bu ilgiyi üçe beşe katlamak için abartılı davranışlar sergiler. Sosyetik tabir edilen, birilerinin sizi gözetlediği mekânlar tercih sebebi. Şarap, futbol, politika... Anlamasa da her konuda edecek üç beş kelam bulur.
"Ben Cannes'dayken", "Geçen hafta Londra'dayım.." ya da "İtalyan misafirlerimle Papermoon'da yemekteyken" diye başlayan cümleler kurarlar. Siz de evvelden deneyiminiz yoksa ağzı açık ayran budalası gibi aval aval bakar, birlikte Maldivler'e yapacağınız seyahati düşlersiniz, düşlersiniz, düşlersiniz, ama sadece düşlersiniz.
Çünkü baba fıstır, içi boş hediye paketidir. Örneğin; bizim Tarık finalde dayanamadı, egosunu patlattı. Yanımızdaki askılıktan paltosunu alacak, diktim gözlerimi bombayı bekliyorum. Eli ayağı karıştı, başka bir ceketi asamıyor, o astıkça ceket kayıyor. "Ayy bu da asılmıyor" geyiği yapacakken, bilmişim ya "Bakın ceketin içinde askılığı vardır" dedim, sizinki mos mor. Hey Allah'ım. Karnımızı ve egomuzu doyurduktan sonra bu yaz hedeflediğim o beyaz tişörtü bulmaya karar verdim. Mudo'da Hülya Avşar tişörtleri varmış. Hatun elini atmışsa, bizi yetim bırakmaz, alasını yapmıştır.
Hülya'lara bakmaya girdim ancak Mudo'nun kendi ürettiği tişörtlerden beş tane kapıp çıktım.Yıllardır çarşı pazar yollarına düştüğüm, kimi zaman üç gömlek parası gömdüğüm ama sonunda yaka paça dağılan beyaz tişörtlerden usanmıştım.
Ve ıstırap bitti, özellikle sırtı oyuk atletleri tek geçerim. Bu gençliğe hizmettir, o paraya, o atletler. Peh! Hele degajesi büzgülü derin V yakalı var ki.
Off artık havalar serinlese de tişörtsüz çıkmam abi?
Ne çıkayım abi?
sevgunluk@yahoo.com