Tam metni ABD'de kasım ayındaki başkanlık seçimlerinden sonra açıklanacak ama ana hatları ya da geniş özeti şimdiden sızdırıldı. Önce Washington'daki "Think- Thank" kuruluşlarına. Onlardan "Washington Post"a...
Ve "Washington Post"taki haberin "Le Monde" tarafından çevrilip yayınlanmasıyla Avrupa'ya da ulaştı.
Konumuz: CIA'nın penceresinden 2030'daki dünya tablosu.
"Global Trends 2030" başlıklı rapor CIA'nın araştırma bölümü olan "National Intelligence Council" tarafından hazırlandı.
Raporda 18 yıl sonrasının dünyasında uluslararası düzene damgasını vuracak genel eğilimler şöyle öngörüldü: Bireyin özgürleşmesi ve güçlenmesi, yani bireysel hak ve özgürlüklerin öne çıkması, nüfus artışı, gücün dağılması, enerji-su-beslenme sorunlarının ağırlaşması...
Bu dinamikleri etkileyecek gelişmeler de gözönüne alındı: Küresel yönetişim, silahlı çatışmalar, ekonomi, teknoloji gibi. Ve tüm bu gelişmeler ve dinamiklerin 2030'da ABD'nin durumuna göre biçimleneceği sonucuna varıldı.
***
Peki, o yıllarda nasıl bir ABD olacak? CIA'ya göre üç seçenek veya senaryo var:
1-Geriye dönüş. 2-İşbirliği. 3-Parçalanma.
"Geriye dönüş" ile ABD öncesi döneme dönüş kastediliyor. Yani, 20'nci yüzyılın başlarına. 1900-1950 arasına. ABD'nin dünya işlerine karışmaya pek hevesli olmadığı, yani Washington'da "İzolasyonist" politikaların hüküm sürdüğü o dönemde birbirinden kanlı ve yıkıcı iki Dünya Savaşı yaşandı. Ancak CIA bu kez "Geriye dönüş"e "İzolasyonist" politikaların değil, ABD'nin bütçe ve borç sorunları nedeniyle dünyayla uğraşacak mecalinin kalmamasının yol açabileceği görüşünde.
"İşbirliği" senaryosu tam bir ütopya şaheseri: ABD ile Çin el ele verecekler. Sadece el ele vermekle kalmayacak, tam bir teknolojik işbirliği de gerçekleştirecekler. Ve uluslararası ilişkilerde bir altın çağ başlatacaklar. Bu çağ, tüm dünyanın kardeşliğine tanık olacak. Ne savaş, ne çatışma, ne terör, ne kıt kaynakların paylaşımı kavgası... Güzel ama mümkün mü?
"Parçalanma" senaryosu ise kartların yeniden dağıtılması varsayımına dayanıyor. Başta Çin olmak üzere yükselen güçler, ABD'yi de, Avrupa'yı da sollayacak. Batı zayıflarken, Asya alabildiğine güçlenecek. Piyasalardaki kargaşa ve iklim değişikliği, yani küresel ısınma, dünyamızın istikrarını tehdit edecek. Böyle bir ortamda hiç kimse küresel sorunlara küresel çözüm arayışı isteği duymayacak. Sonuç: Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası örgütler güçlerini ve etkinliklerini yitirip marjinalleşecekler, devletler de aralarındaki sorunları silahla çözme yoluna gidecekler. "Her ne kadar" deniyor raporda, "ABD ile Çin arasındaki savaş önlenebilecekse de, dünyamız hep uçurumun kıyısında olacak..."
***
Bu üç senaryonun en gerçekçisi hangisi? CIA uzmanlarının yanıtı: "Ne yazık ki, üçüncüsü..."
Zaten bu yıl okuduğum "Gelecekteki dünya" konulu araştırmaların hemen tümünde ABD'nin güç kaybetmesi, ağırlık merkezinin Asya'ya kayması görüşünde birleşiliyor. CIA'nın raporu bu görüşleri esaslı bir biçimde pekiştirecek.
Yalnız bir soruya pek değinilmiyor: ABD, 2030'da böyle bir dünyanın doğmasına seyirci kalır mı? 2030'dan çok önce "Parçalanma" ve "Geriye dönüş" seçeneklerini dinamitleyecek politikalar izlemez mi veya girişimlerde bulunmaz mı?
Daha açık sormak gerekirse; kendi sonunu getirecek oluşumların iş işten geçmeden önünü kesmez mi?
Enerji kaynaklarının denetiminin örtülü savaşı olan bahar isyanları ve Hindistan'dan Pasifik'e kadar uzanan bölgedeki fay hatlarının her an büyük, çok büyük bir depremi tetikleyecek kadar gerilmesi bu soruların yanıtı değil mi?