Başbakan Erdoğan, CHP'nin 1999 başında hazırladığı "Doğu ve Güneydoğu Raporu"nu sıkça hatırlatmaya başladı.
Son olarak, Dolmabahçe'deki Başbakanlık ofisinde yazılı ve görsel medyanın genel yayın yönetmenlerine verdiği iftar yemeğinde, hemen ertesi gün de AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda bu konuya uzun uzun değindi: "CHP'nin 1999'da hazırladığı raporda bizim düşündüğümüzden daha ileri tespitler ve öneriler var. O raporu da önümüzde tutuyoruz, değerlendiriyoruz. Arkasında olduklarını kendileri de söylediler. Orada kaçabilecekleri bir yer yok."
Başbakan Erdoğan yine son günlerde, "Demokratik açılım"ın son birkaç ayda planlanmadığını önemle vurgulamaya başladı. Açılımın miladını 2001 yazında kaleme alınıp yayınlanmış olan AK Parti Programı'na dayandırdı.
Çözümde ortaklık
Bu iki vurgudan biz şu sonucu çıkarıyoruz: Demokratik açılımın çerçevesi AK Parti Programı'ndaki yaklaşıma dayandırılacak. İçi doldurulurken de CHP'nin Doğu ve Güneydoğu Raporu'ndaki tespit ve önerilerden yararlanılacak.
Tam da bu noktada iki önemli ayrıntıyı hatırlatmakta yarar var:
1- CHP'nin 1999'daki Doğu ve Güneydoğu Raporu ile 2001'deki Demokratikleşme Raporu birbirini tamamlıyor.
2- AK Parti Programı'nda ve CHP'nin söz konusu iki raporunda Kürt sorununa aynı pencereden bakılıyor, aynı teşhisler konuyor, aynı çözüm önerileri üretiliyor.
Bu ortak bakış açısından birkaç örnek sıralayalım:
1- Hem AK Parti, hem de CHP, Kürt sorununun çözümünü "Demokratikleşme"de görüyor:
"Partimiz bölgenin geri kalmışlığından kaynaklanan kimi olumsuzlukların giderilmesini, bölgeye dönük özel düzenlemeler yoluyla değil, genel demokratikleşme projesi bağlamında düşünmektedir." (AK Parti Programı)
"Kürt sorunu, çoğulcu demokrasinin yetersizliğinden kaynaklanan bir ülke içi demokrasi sorunudur." (CHP Doğu ve Güneydoğu Raporu)
"Bu sorun ancak Misak-ı Milli hudutları içinde yaşamakta olan, her köken ve inançtan tüm yurttaşlarımızın eşitliği, hakları ve esenliği boyutu ile ele alınabilir; Kürt sorunu da bu anlayışla, ülkemizin bir iç sorunu olarak çözüme taşınabilir." (CHP Demokratikleşme Raporu)
Aynı dili konuşmak
2- Hem AK Parti, hem de CHP, "Anadil", "Resmi dil" ve "Eğitim dili" konusunda aynı şeyleri söylüyor:
"Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir." (AK Parti Programı)
"Anadil(ler), kültür alanının olgusudur. Resmi dil ise, kamu alanının ve siyasal birliğin aracıdır. Anadil ile resmi dilin aynı olması (tarihsel nedenlerle) her zaman mümkün değildir. Türkiye'nin resmi dili, anayasal dili, ortak dilimiz Türkçe'dir. Ancak ülkemizde anadili Türkçe'den farklı milyonlarca yurttaşımız da bulunmaktadır." (CHP Demokratikleşme Raporu)
Terör ile Kürt sorununun birbirinden ayrılmasından, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine kadar bu sorunun daha birçok parçasında iktidar ile ana muhalefet aynı dili konuşuyor, aynı reçeteleri hazırlıyor, aynı politikaları öneriyor, aynı sağduyuyu sergiliyor.
Bu tablo da bizim iktidar ve ana muhalefetin Cumhuriyet'in en zorlu sorununun çözümünde er-geç işbirliği yapacakları beklentilerimizi, hatta umutlarımızı güçlendiriyor.