Kulağa hoş geliyor ama, havai dua. "Bayramın barışa vesile olmasını diliyorum" dedi Kılıçdaroğlu.
Dileğin konusu PKK ile çatışmanın sona erdirilmesi gibi bir hedef ise, o bir sorunun çözümüdür. "Barış" geneldir ve sınıfsız düzen kurulmadan bütün toplumu kapsayamaz. Hayal şimdilik.
Çalışanla çalıştıran arasındaki çıkar karşıtlığı sürdükçe siyasal çatışma kaçınılmaz ise, neyi dileyebiliriz? Çatışmanın akıllıca olmasını.
Taraflardan birinin çalışanları, ötekinin de çalıştıranları zekice temsil etmesini dileyebiliriz. Bilim, politika, medya alanlarında aktif insanlar ona göre saf seçer, tavır takınır, tartışır. Sorunlara iki tarafın da çıkarlarını en az zedeleyecek çizgide çözümler üretilir. Sosyal adalet yönünde dövüşmeden ilerleme sağlanır.
Türkiye'de buna benzer bir şey oluyor mu? Kılıçdaroğlu'nun partisini destekleyenler bile sandığa pusulayı umutsuzca attıklarını belli ediyorlar. "Etkili muhalefet yok" görüşü maalesef yaygın.
Tam bilinçle ve içtenlikle kullanıyorum "maalesef" sözcüğünü.
***
Bugün muhalefet çevrelerince en çok dile getirilen yakınma konusu nedir? Ülkede tek adam egemenliği kuruluyor!
Diyelim ki var öyle bir tehlike. Nasıl önlenir?
O adamın bütün yarışları nasıl kazandığına bakar, kozları daha iyi değerlendirerek sollarsınız onu. Halka çok mu yakın? Siz daha yakın olmaya çalışın. Ekonomiyi mi düzeltiyor? Siz daha düzgün duruma getirmenin yolunu gösterin. Heyecan verici projeler mi üretiyor? Siz daha parlaklarını üretin.
Hiçbirini yapamayıp şirretlikle yetinirseniz elbette yaya kalırsınız.
Bakın, en siyaset dışı, en somut, en büyük sorun örneği: deprem. En sivri muhalefet pazarlayıcısı gazetemizin Tokmak adlı başyazısında, en yetkili bilim adamlarından biri diye sunulan profesörün şu sözlerine dayanılarak işlendi o konu:
"Allah bize iyi davranışlı bir fay vermiş. Bunun yanında da akılsız bir halk vermiş!... Eğitim sistemini tamamen tahrip etmekte olan bir partiyi üçüncü defa iktidar yaptık... Büyük depremin çok uzak olmadığı kanaatindeyim. Ben bilim adamıyım. Gördüğümü en kötü şekilde söylemek üzere eğitim aldım. Bizi yönetenler, ya da yönetemeyenler mi demeliyim, bu afetle asla başa çıkamaz. Yalnız İstanbul değil, bütün Türkiye mahvolur! Böyle bir felâkette Allah hepimize acısın!"
Sayın profesörden deprem konusunda aydınlatıcı bilgiler ve öneriler beklenirdi. Ama anlaşılan ülkemizde bilim yerli yersiz Allah'lı konuşmak, halkı akılsız görmek, inceleme konusuna politika karıştırmak, görülenleri açıkça değil de "en kötü şekilde söylemek", ortalığa panik saçmak olmuş.
***
Askerin balyozundan kurtulduk; sıra aydın geçinenlerin ellerindeki şeylerden korunmaya geldi. Dua gerekiyorsa, edelim: Allah çözüm üretici aydınlar ihsan eylesin ülkemize!
Zira ihtiyacımız tokmaklara değil, tornavidalara.