Çıldırmıyor musunuz?
Bravo. Akıl hastanesinde ömür tüketirken kafayı üşütmemek zordur çünkü.
Öyle bir ortamda yaşıyoruz. Dünya da, ülkemiz de -sözcüğü mazur görün- tımarhaneye dönmekte.
Herifçioğlu okyanus ötesinden getirilip en lüks otele yerleştirilecek, krallar gibi ağırlanacak, cebine de gezegenimizdeki insanların yüzde doksan dokuzunun ömür boyunca çalışarak kazanabileceğinden fazla parayı atacak. Ne karşılığında?
Bir sopayla vurduğu küçük topu yerdeki deliğe -belki- sokacak!
Sizin böyle şeylere şaşacak haliniz bile yok, zira ölüm kalımlı bela içindesiniz. Kravatlı adam diye kendisiyle görünüşte düzgün ilişki kurmaya çalışmış olduğunuz komşunuz birden azmış, bahçesinde bir eliyle karısını bıçaklarken öbür eliyle araya giren oğlunun gırtlağını sıkıyor.
Çığlıkları duyunca ruhsatlı tabancanızı kapıp pencereye koşmuş, cinayet durdurmak umuduyla havaya ateş açmışsınız. Başka çare kalmazsa zorbayı bıçaklı elinden vurmak da bir seçenek. Nişancılığınız o kadar iyiyse...
Sokakta toplanan ahali ikiye ayrılmış. Bir bölümü bağırıyor: "Karı koca arasına girme! Bu işe karışırsan biz kocadan yanayız!" Geri kalanlar bir yandan adamı avaz avaz lanetlerken bir yandan da sesleniyor size: "Durdurmaya bak! Ama büyütmeden, bizi karıştırmadan..."
Polis? Yok mu?
Var. Sokak başında dikilmiş, elindeki telefonla kendi tayin işini konuşuyor. O derdini çözer çözmez olaya el koyacak.
***
Yaşamsal sorunlarımızı yabancıların tercihine bırakmaktan yana değilim elbette. Ancak gerçekçilikten uzaklaşmanın da sırası değil. Suriye olayında "
polis" Amerika'dır.
Süper güç süperlikten hayli uzaklaşmış olsa da, "
O kâğıttan kaplandır" diyenlere Mao'nun yanıtını unutmamak gerek: "
Kâğıttan kaplanın dişleri var." Söz konusu dişler yerli yerinde hâlâ. Orta Doğu'daki çıkarları öylesine vazgeçilmez ki, başka çare bulamazsa ısırır Amerika.
Bugünlerdeki tek fren oy hesapları. Şu ara kıyamet istenmiyor. Seçime de bir aydan az zaman kaldı. Ondan sonra ne yapılıp edilecek, "
çare" bulunacak.
Aksi gibi ilk ikili karşılaşmada Obama çuvalladı. İyi hatip ama zayıf tartışmacı. Şimdi ikinci adamlar kapışacak. Birincilerin sonraki maçı Salı gecesine. Sonuçta çıkarcıların avukatı Romney ağır basarsa yandı gülüm keten helva.
Bizim açımızdan aklın gereği katliama ve hakarete kayıtsız sümsük komşu durumuna düşmeden başımızı büyük belaya sokmama hünerini üç hafta daha gösterebilmek. Onun da ilk şartı topluca serinkanlılık. Ne yaparsak yapalım, birbirimizin sinirini büsbütün germeyelim bu sürede.
"
Eleştirelim ama, mümkünse biraz mizahla" demiştik. Nükte başkadır, sululuk başka. "
Sen Şam fatihi değil, Şam babası olursun" lafı ikinci sınıfa girer. Karşı taraf da "
Hey Kılıçdaroğlu, sen kılıç değil, çeksen çeksen burnunu çekersin" dese, burnumuzun dibindeki ölümcül sorunların çözümüne katkı sağlanır mı?
Zaten tımarhanedeyiz. Elimize geçen sopaları deliklere top sokmak için kullanalım, birbirimizin gözüne sokmak için değil.