MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik ABD gazetelerinde peş peşe yazılan yazılardaki pervasızlığı The Jewish Press'te yer alan şu cümle çok net anlatıyor:
"Bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak eden varsa o da Türkiye İstihbarat Şefi'dir"
Bu açık ölüm tehdidi bir gazeteci dili değil, bir istihbarat dili... Arkasında da İsrail ve Neoconlar var. Amaç da Türkiye'yi itibarsızlaştırmak...
Ancak şu sorunun cevabı da önemli, bu sadece İsrail ve ABD'deki uzantılarının Türkiye'ye duyduğu öfkenin bir sonucu mu?
Elbette öfkenin etkisi var ama asıl sorun Türkiye'nin yeni şekillenecek Ortadoğu'daki rolü ve etkisi...
Çünkü bölgede Arap Bahar'ıyla yeni bir sıçrama yapabilecek üç önemli güç ortaya çıktı; Türkiye, Müslüman Kardeşler ve Kürtler...
Türkiye, Müslüman Kardeşler'le Ortadoğu'nun birçok ülkesini etkileyecek yeni bir siyasi hat oluşturma, çözüm süreciyle de içeride ve dışarıdaki Kürtlerle yeni bir ittifak yapma şansı yakaladı.
Suriye'deki halk hareketinin geleceği bu açıdan bir dönüm noktasıydı. Ancak küresel güçler, Esad diktatörlüğünün katliamlarına rağmen bu yolun açılmasına yanaşmadı. Görünürde El Kaide veya El Nusra gibi terörist grupları gerekçe gösterdiler ama asıl korkuları Türkiye-Mısır ve Kürtler ekseninde yeni bir gücün doğmasıydı.
Bu gücü etkili kılansa Arap Baharı'nın sarsıcı hızıydı. Bu hız, eski dünya sistemini ve bütün siyasi aktörlerini korkuttu. Çünkü İsrail'den Suudi Arabistan'a, Körfez ülkelerinden İran'a kadar çok sayıda ülke o değişimin kapsama alanı içindeydi...
Öyle ki, 1989'daki Berlin Duvarı'nın yıkılmasından daha sarsıcı olma ihtimali vardı. Bu ihtimal AB'yi bile "darbe yanlısı" yaptı.
Bir araya gelmesi düşünülmeyecek ülkeleri ve aktörleri bir araya getirdi.
Neoconları 2003'ten bu yana en güçlü noktaya taşıdı. Saldırgan ve pervasız olmalarının nedeni bu...
Her fırsatta, Türkiye'ye saldırmaları, eski darbeci askerleri savunmaları boşuna değil.
Gezi olayları, Mısır'daki Sisi darbesi de bu sürecin bir ürünü... En son Türkiye'yi zora sormak için "Ekimde kaos" beklentileri vardı. O da boşa çıkınca bu kez Batı'nın merkez medyasını devreye soktular.
Bu noktada MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın öne çıkartılması hiç şaşırtıcı değil. Düne kadar MİT'le içli dışlı olan ABD ve İsrail istihbaratları artık eskisi gibi "yönlendirme" yapamıyor. Şimdi, kendi istihbarat aksını oluşturan bir MİT var. Bu durum içeride ve dışarıda birçok kesimi rahatsız ediyor.
Şu tespite bir bakın;
"Türkiye'nin generalleri bugün Arap Baharı'nı Türkiye'nin bölgedeki liderliğini genişletmeye odaklanmak için kullanan Erdoğan ile yakın danışmanları Fidan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na boyun eğiyor."
Açıkça generalleri "boyun eğiyor" diye kışkırtıyorlar ama şu gerçeği de saklayamıyorlar; "Türkiye'nin bölgedeki liderliğini genişletmeye odaklanmak için..."
Türkiye çok yönlü bir saldırıyla karşı karşıya... Bunu hafife almamak gerekiyor. Mısır'ı darbeyle, Hamas'ı da farklı ilişkilerle devreden çıkardılar, büyük olasılıkla bundan sonra gözlerini Türkiye'nin çözüm sürecine dikecekler...
Bu konuda PKK içi ve çevresinden yükselen sesler de hiç hayra alemet değil. Oralarda derin bir sancı yaşanıyor. O sancının sağlıklı bir doğuma yol açması için Öcalan'ın daha aktif devrede olması gerekiyor. Her tutukluya tanınan medyayla görüşme ve daha fazla iletişim kurma hakkı son görüşmede bile "demokratik siyaset" çağrısı yapan Öcalan'a bir an önce verilmeli...
Elbette bakış açısını değiştirip başka hamleler de yapılmalı ama bu ilk adımı olabilir.