Her seçim yaklaştıkça en çok tartışılan konu, AK Parti karşısında muhalefetin ne yapacağı... Kimi iyi niyetle, kimi AK Parti düşmanlığıyla bu konuda kafa yoruyor, çaba harcıyor.
Geçmişte darbelerden, kaos ortamı yaratılmasından, yasaları eğip bükmeden, ekonomik kriz beklentisinden medet umanlar, son dönemde umutlarını iki şeye bağladı: Suriye krizi ve PKK saldırıları...
Bugün geldiğimiz noktada ikisine de umut bağlayanların umutları söndü. Şimdi yeni bir umut peşindeler. Yerel seçimlerde, özellikle de İstanbul'da AK Parti'yi siyaset üretmeden yenilgiye uğratmak.
Bu arayışı iyi niyetle, siyasette denge kurulması için sürdürenler de var, tam tersi AK Parti'nin gitmesi için şeytanla bile ittifak yaparım diyenler de... Her iki arayışın siyasetteki karşılığı ise CHP-BDP seçim işbirliği... Aslında bu yeni de değil. 2011 Haziran seçimleri öncesini hatırlayın.
O zaman bunu ilk seslendiren Radikal Yazarı Tarhan Erdem'di. "CHP yalnızca 'değişim' için değil, insan haklarına saygılı ve mazisiyle yüzleşmeye hazır bir parti olduğunu güçlü biçimde göstermek için önümüzdeki seçim döneminde (2011 Haziran'ı kastediliyor) BDP ile işbirliği yapmalıdır."
Erdem bir süre önce çıktığı bir TV programında, bu kez de 2014'teki yerel seçimlere ilişkin şöyle diyordu: "Eğer CHP ve BDP adı geçen adaylar dışında tek bir aday üzerinde uzlaşırsa ve bunu tabanlarına da kabul ettirirse şansları olabilir."
Tarhan'ın "adı geçen adaylar" dediği belli. Tek ve üzerinde "uzlaşılacak adayın" kim olduğunu ise yazmamış ama kulislerde eski Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan olduğu konuşuluyor.
Yani anlayacağınız CHP ve BDP'nin yerel seçimlerde işbirliği yapma meselesi yeniden gündemde. Daha önce de yazdım, o arayışların bir ayağında Mustafa Sarıgül, bir ayağında Celal Doğan- Gürbüz Çapan, bir ayağında ise Gürsel Tekin bulunuyor.
Bu noktada en dikkat çekici şey BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la Gürsel Tekin'in yakınlığı... Silivri'yi yol yapan Tekin'in herhalde "Büyük kentlerdeki Kürt oylarını ben alırım" iddiası da buraya dayanıyor.
Peki, bu çabalardan bir şey çıkar mı? Görünen o ki, bütün amaç, İstanbul'da yüzde 17 civarında olan Kürt oylarıyla CHP oylarını bir araya getirerek AK Parti'yi yerel iktidardan etmek. Ancak bu matematiksel olarak da doğru değil çünkü BDP'nin İstanbul'daki oy oranı yüzde 5 civarında. Dahası bırakın normal Kürtleri, politik Kürtlerin bile CHP'ye oy vermesi için bir neden yok.
Tam da bu nedenle CHP PM Üyesi Ercan Karakaş şu uyarıyı yapıyor: "CHP'nin kendi özgün raporunu ortaya koyması gerekir. O rapor Kürt kesiminin hak ve özgürlüklerine cevap vereceği için doğal olarak yakınlaşma olabilir."
Ortada Kürt meselesinde hiçbir şey söylemeyen bir CHP var. Bir şey söylemeye kalksa kendi içindeki ulusalcı- Kemalist kanat var. CHP bu paradoksu henüz aşmış değil. Ayrıca İstanbul'da yerel iktidarı almak sıradan bir değişim değil. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri de etkileyecek bir kırılma demek bu... Seçmen bu kırılmayı neden istesin?
Kapalı kapılar arkasında yapılan hesaplar birilerine alan açabilir ama çarşıya uymaz.