AB-Türkiye ilişkilerinin yavaşlamasında Türkiye'nin işi yavaştan alması kadar, AB ülkelerinin içeride göçmenleri ötekileştirici, dışarıda ise İslam ülkelerini dışlayıcı siyasetinin de etkisi var.
Ama artık, başta Fransa olmak üzere Avrupa, statükocu siyasetten, ötekini anlamaya çalışan "değişimci" siyasete geçmeye çalışıyor. Bu da ister istemez Türkiye'ye bakışı değiştiriyor. AB Dışişleri Bakanları'nın onayladığı genişlemeyle ilgili kararlarda neredeyse 5 yıldır kullanılmayan "katılım" kelimesinin yeniden devreye sokulması bu değişimin ilk yansıması.
AB Bakanı, Başmüzakereci Egemen Bağış da 2013'te dönem başkanlığının İrlanda'ya geçmesi nedeniyle umutlu: "2013'ten ümitliyiz. AB ve Türkiye ilişkilerini olumlu yönde etkileyecek her adım iki tarafın da yararınadır. Bu gerçeği görmek için Avrupa'nın akıl tutulmasından çıkması ve stratejik, vizyoner bir tutum benimsemesi gerekir."
AB Dışişleri Bakanlarının "katılım"a vurgu yapan açıklamaları "akıl tutulmasından" çıkışın ilk adımı olurken, ikinci adım Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı Ria Oomen Ruijten'den geldi... Gerçi medya pek ilgi göstermedi ama Ruijten'in açıklamaları iç siyasette çok tartışılan sistem değişikliği ve iktidar muhalefet ilişkilerinin AB'den nasıl göründüğü açısından önemli.
Ruijten şöyle diyor: "Türkiye'nin bugünlerde kurtulmaya çalıştığı geçmişteki baskıcı laik sistem göz önünde bulundurulursa dini hürriyetlerin gelişiyor olmasında şaşılacak bir durum yok."
Ruijten'in reformlar konusunda AK Parti'nin yalnız kalmasına dikkat çekmesi ve muhalefetin ruh halini yansıtması açısından da ilginçti: "Kürtler, son birkaç yılda aldıkları kadar hakkı daha önce elde edememişlerdi. Fakat CHP ve MHP bu demokratikleşmeyi engellemek istiyor."
Bunun en son ve somut yaşandığı alan ise Anayasa'daki vatandaşlık tanımı... Onu da şöyle anlatıyor: "AKP, prensipte 'Türk vatandaşı' ifadesinin 'TC vatandaşı' ifadesiyle değiştirilmesine razı... Bu sayede Kürtler kendilerine Türk demek zorunda kalmayacak. Ancak ne CHP ne de MHP, bu değişikliğe destek veriyor."
Avrupa'da, demokrat sol güçlendikçe AB'nin Türkiye'ye bakışı da değişiyor ama ne yazık ki Türkiye'deki sol, sosyal demokrat olamadığı için en temel vatandaşlık meselesi bile çıkmaza giriyor.
Anlaşılan içerideki demokratikleşmeye destek vermeyen muhalefetin yerini yine AB'nin alacağı yeni bir döneme giriyoruz.