UğurMumcu'nun eşi CHP Milletvekili Güldal Mumcu'nun "İçimden Geçen Zaman" kitabıyla, Darbeler ve Muhtıralar Araştırma Komisyonu'nun raporunun üst üste gelmesi iyi oldu.
Çünkü Türkiye kendi karanlık tarihiyle yüzleşmede henüz işin başında ve demokrasiye ulaşmak istiyorsa öncelikle bu yüzleşmeyi başarmak zorunda...
Kitap ve rapor, Türkiye toplumunun bu yüzleşmeye giden yolunu açıyor.
Bugüne kadar bu yüzleşmeyi başaramamanın nedeni sadece güçlü sivil iktidarların olmaması değil. Elbette bugünkü güçlü AK Parti iktidarının bu noktaya gelinmesinde ciddi katkısı var.
Ancak ortada çok daha tehlikeli ve derin bir engel bulunuyor. Toplumsal kesimler arasında yaratılan düşmanlık... Laik-anti laik gerginliği boşuna yaratılmadı.
90'larda onlarca laik aydının öldürülmesinin nedeni buydu.
Toplumsal kesimler arasındaki düşmanlık ve öfke kafaları karıştırdı ve özellikle laik kesimin kendi aydınlarını öldüren karanlık yapıya karşı seslerinin çıkmasını engelledi.
Düşman hep "İslamcı" teröristler veya İran gibi İslamcı ülkelerdi. Güldal Mumcu'nun kitabı geç kalmış olsa da bu ezberi bozacak türden ve laik kesimin çok sahip çıktığı "laik devlet"le yüzleşmesinin ilk adımı.
Ergenekon sürecini hatırlayınca bunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. 2009'da Güldal Mumcu'ya bir milletvekili olarak bu konular üzerine neden gitmediğini de bu nedenle sormuştum.
Mumcu, nihayet 90'larda seslendirdiği görüşlerini bugün kitaplaştırarak devlet içindeki karanlık adresi yeniden gösterdiği gibi toplumsal kesimler arasında yaratılan düşmanlığın da "suni" olduğu gerçeğine işaret ediyor.
Laik ve sol aydınların önemli bir kesimi kendilerine dayatılan "AK Parti öcüsü"nü bir yana bırakıp bu gerçekle daha erken yüzleşebilseydi darbe girişimi ve Ergenekon davalarından daha etkin sonuç alınır ve gerçek kozmik yapıların üzerine gidilirdi.