Siyaset yeniden dizayn ediliyor. Üç dönem iktidarı geride bırakan AK Parti'deki değişim arzusu, siyasette yeni bir şekillenmenin işareti. Toplum değiştikçe siyaset yapma yöntemi de, siyasi partilerin ideolojik yapısı da değişiyor.
Ve ideolojik partiler devri kapanıyor. Onların yerini de daha esnek yeni partiler alıyor ve daha da alacak.
Bu süreci, 2000'lerin başında kurulan ve Milli Görüş çizgisinden ayrılan AK Parti başlattı. Biraz Özal vari farklı eğilimleri de bünyesine katarak yeni siyasetin ilk örneğiydi.
Şimdi,siyasetin ötekisi olarak başlayan bu yolculuğu, toplumun "güçlü merkezi" olmak için zenginleştiriyor. Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu'nun AK Parti'ye davetinin arkasında böyle bir akıl var.
Elbette bu davette, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Cemaat-AK Parti ilişkileri, muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçiminde blok hareket etme olasılığı gibi hesapların da etkisi var. Siyaset hesap işidir. Ancak asıl önemli olan bir siyasi organizma olan partilerin zamanın ruhuna uyarak sürekli kendini yenileyebilmesidir. Rahmetli Özal'ın Anavatan'ı bunu yapamadığı için yok olup gitti.
Türkiye kabuk değiştirirken, bu değişime öncülük eden siyasetin yerinde sayması mümkün değil. İçinden geçtiğimiz küresel çağda, çağın iletişim diliyle söylersek siyasetin pin kodu değişiyor.
Bu nedenle küresel toplumun kodlarını çözecek yeni siyasi aktörlere, kadınlara, gençlere ihtiyaç var. Bu dinamizm getirerek siyasetin sorun çözme kabiliyetini artıracağı gibi, siyasetin daha esnek ve yumuşak olmasına da yol açacak. Ve ister istemez şiddeti, sert siyaset dilini hayatın dışına atarak, "daha az siyasi daha çok sivil bir toplum" olacağız…
Bu sadece AK Parti'ye özgü bir durum da değil. Kurultay'a hazırlanan CHP'ye bakın. AK Parti kadar olmasa da CHP de değişiyor, dönüşüyor. Uzun süre laikliği dilinden düşürmezken, bugün farklı bir dil kullanıyor. İdeolojik yüklerinden arınmaya çalışıyor. Kadınlar ve gençlerle buluşuyor. Yeni parti programı hazırlıyor, Kürt meselesi gibi ülkenin temel sorununda devreye girmekten kaçınmıyor. Ne kadar başarır bilinmez ama "tek parti, tek ideoloji" dayatmasıyla bir yere gidilemeyeceğini görüyor ve çok eleştiri alsa bile 4 eğilim tespitiyle çeşitliliğe kapı aralıyor.
Bu süreç, iki ana parti ekseninde partiler ittifakı diyebileceğimiz yeni bir siyasi düzeni de zorunlu kılıyor. Bu nedenle AK Parti kapsama alanında yer alan bütün siyasi aktörleri partili veya partisiz içine alıyor. Kurultaya giden CHP'nin bu konuda ne yapacağını ise önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Şu gerçeği de görmek gerekiyor; eski siyasetten yeni siyasete geçerken siyasetin pin kodu yani şifresi değişiyor ama bu öyle kolay ve sancısız olmayacak… Çalkantılar, parçalanmalar, ayrılıklar hatta çöküşler bile yaşanabilir. Değişimi kim erken fark edip, doğru yönetirse o ayakta kalır.
Ve bir not: Bu yazıyı yazmama Douglas Forbes'in "İnsanın Pin Kodu" kitabı vesile oldu. Yılmaz Erdoğan'ın deyimiyle "Tüm hayat bir 'anlama' çabası… Douglas ağbi işimizi çok kolaylaştırıyor."
Acaba partilerin doğum tarihinin şifreleri siyaseti anlamamızı kolaylaştırır mı?