Kastamonu Daday'a ikinci kez gittim. Müthiş güzel bir doğası ve havası olduğunu daha önce yazmıştım. Ama bizi oraya bu kez atlar çekti.
Tabii sadece köprücük kemiğini kıracak kadar atlarla iç içe yaşayan bir çocukluk özlemi yaşadığım için değil, bu kez oğlum Ege, iyi bir binici olmaya hazırlandığı için gittik oraya.
Daday'da sevgili dostlarımız İksir ve Gültekin Aydın çiftinin her karesine emek verdikleri doğayla iç içe bir otelleri var; İksir Hanımın Konağı...
Kışla bahar arası bir dönemde, bol temiz havalı, az güneşli üç gün çok çabuk geçti. Bu arada Türkiye'deki atçılık sporuyla ilgili de çok şey öğrendim. Hafta sonu İstanbul'da ilk kez At ve Binicilik Fuarı açılmıştı.
Marmara Gazetecilik'ten sınıf arkadaşım İlker Altun'un organize ettiği bu fuara 15 ülke katıldı. Bu da şunu gösteriyor: Türkiye atçılıkta da ilgi çeken bir ülke.
Gültekin Aydın, Daday'ın "dayanıklılık yarışları"nın ikinci adresi olmaya başladığını belirterek şöyle diyor: "Biz atçılıkta Avrupa'nın çok gerisindeyiz ama hızlı bir gelişme de var. Atçılığı yeniden keşfetmeye başladık. Atın beslenmesi, aparatları ciddi bir endüstri oluşturuyor. Sporu da endüstrisi de hızla gelişiyor."
Atçılık deyip geçmeyin, Hollanda, bütçesinin yüzde 3'ünü atçılıktan kazanıyor.