İstanbul'un Ataköy sahilindeki eski C Motelleri arsasıyla ilgili gelişmeleri yakından izliyorum. Şu sıralarda "her şeye hayır" diyen bir grup, arsayla ilgili öfkeli bir kampanya sürdürüyor. Medyanın bir kesimi de "yeşilsever" havasında bu kampanyaya destek veriyor. Doğrusu o medya çevreleri ne zaman bu tür bir işe destek verse şüpheyle bakıyorum.
Acaba bir çıkarları mı var?
Çünkü yaklaşık 30 yıl Ataköy'de oturan biri olarak o arsanın kirli geçmişini iyi biliyorum. "Ataköy Kontu" Yafes Öztürk'ün işlettiği dönemlerde bırakın içeri girmeyi, kapısından geçmek bile mümkün değildi. Orada kumar ve fuhuş iç içe geçmişti. Ataköy'ün adı bile kirlenmişti. Ama o zamanlar bu duruma kimse tepki veremiyordu. Korkudan basının da sesi soluğu çıkmıyordu.
Birkaç yıl önce TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar devreye girip, uzun hukuk mücadelesi vermeseydi belki de o arsa o kirli yapısıyla devam edip gidecek, hatta onlar eliyle yüksek yapılaşma kurbanı olacaktı.
Öyle olmadı. TOKİ hukuk yoluyla o arsayı devlete kazandırdı. Daha önce de yazdım, şimdi yüzde 60'ı yeşil alan olmak üzere 1980 yılı imar planıyla burası ihaleye çıkacak.
Ama ne zaman ihale söz konusu olsa sanki bir el devreye giriyor ve bir kampanya başlatıyor; "Yeşil yok ediliyor?"
Ataköy'de kişi başına düşen yeşil alan miktarı biliniyor. Bu yüzden sorun sadece "yeşil" sorunu değil. Acaba işin içinde başka bir şey mi var? Ataköylüler oyuna gelmemeli...